Bilgi Yarışması, Ana Sayfa

Ana Sayfa

İkili Yarışmalar

Kelime Yarışmaları

Zeka Yarışmaları

Günlük

Foto Kulüp

Bir Soru

Serbest Kürsü

Dostluk

Üyelik
Ana Sayfa
Seçkin Üyelik
Mesaj Kutusu
Tavsiye Et
Tıkla Kazan
Ödül Listesi
Gruplar / Sıralama
Sohbet Odaları
  Üyelik
Kullanıcı adı
Şifre
Yeni üye
Şifremi unuttum
Tavsiye Edenlere 10,00 Bonus
Tavsiye edeceğiniz e-posta adresi


%50 Daha Hızlı Flash Menü

Aktif soru
27.965
Aktif üye
817

Bayrak

GÜNLÜK ÖZELLİKLERİ
Günlük sahibidumankemal - Elektrik/Elektronik
Günlük adıUntmayacağım kız seni; - Herkese açık günlük
Toplam okunma sayısı70387
Son güncelleme / Toplam kayıt19.06.2006 03:49:00 / Toplam kayıt: 19
Unutmamak çare olmasada...

GÜNLÜK KAYITLARI
SOĞUK GÖZYAŞLARI Yeni yorum girAç/Kapa

HAYALE ( NAZAR BONCUĞUMA )


Ne, güzel gözlerin nede kızıla nispet dudakların,

Belki nefesime hasret saçlarının hayalinden,

belkide duman olan , gözlerimde hayaline erişmek hiçmi hiç yorulmadan...


SENİ SEVİYORUM ÖLÜRCESİNE, TAPARCASINA...


ELVEDA GÜZEL GÖZLÜM ELVEDA.....





BİLMEM

KÖR OLMUŞ GÖZLRİM GÖRMEZ SÜMBÜLÜ
ANLATILMAZ BİR ŞEY ÇEKEN BÜLBÜLÜ
ÇOK GÜZEL AMA BİR YABAN GÜLÜ
BİLMEM KOKLASAM MI KOKLAMASAM MI

KIŞ OLDU ÖMRÜM HASRETİM YAZA
ÇOK İSTEMEM MUTLULUK RAZIYIM AZA 
GÖNLÜM AŞIK OLDU BİR VEFASIZA 
BİLMEM AÇILSAM MI AÇILMASAM MI

GÖNÜLDEN GÖNÜL'E DERLER YOL VAR Kİ
YÜRÜMEK KOLAY DEĞİL O KADAR DAR Kİ
İÇİMİ KEMİREN ÖYLE BİR SIR Kİ
BİLMEM SÖYLESEM Mİ SÖYLEMESEM Mİ.....




UNUTMAK

Seni unutmayı düşündüm bu gece.

Bir sigaranın üstüne adını yazdim.

Sigara bittiğinde unutacaktım seni.

Duman duman atacaktım,seni içimden.

Rüzgar savuracaktı, kullerini fakat...

Seni unutmayı düşünürken.

Nerden bilebilirdim ki.

Seni her nefeste içime çektiğimi!.....



 

HİÇ SOĞUK AKAR MI GÖZYAŞLARI

Hiç soğuk akar mı göz yaşları...
Hiç dile gelir mi yürek acıları...
Göklerin hüznü yağmur ama
Ya yağmura kim ağlar 
Yerleri ayakta tutar dağlar 
Ya dağlar hangi kalbe sırtını yaslar.....




DÖNÜŞ

Bir gün yol yorgunu bedenim
Usanırsa bu yollardan
dayanırsam kapına
ve yine her zamanki kan kızılı
bakışlarınla karşılarsan beni
uzanırsam titrek ellerimle ellerine
şaşırma....

Bilgi bu ceset olmuş bedende,
Senin için çarpan yürek  
Asla ölmeyecek...




 






 



Kayıt tarihi : 11.06.2006 - Toplam yorum : 3

Bu ne yaa!!!:)) Sen çoktan duman olmuşsun be sevgili Kemal'imiz!!!  Dün bi uğramıştım günlüğüne, o güzel hikayelerini okumak niyetiyle... Ama heyhaattt!!! Sevdiğine yazdığın şiirler vardı hikaye yerine. Bugün geliyorum, yine ayni! Yahu şu şiir köşesini bi ayırsan diyorum. Dedim ya, ben hoşlanmıyorum şiirden. Zorla mı yaaa!!! Alla allaa!! (Müşteri daima haklıdır!):)))))     Haa, yine de şöyle bi baktım da, şiirlerin fena değilmiş hani..:))))



Acemilerin bilgesicim :) teşekkür ederim. Ayrıp 3-5 günlük olmasın istedim ya.. Her şey tek bir günlükte olsun istedim. Hem ne demek ben şiir sevmem. Valla duman ederim he okuyacaksın şiirleri:))
Kayıt tarihi : 13.06.2006 18:24:00 - Yorum sahibi: acemibilge
Şiirlerinde aşk hikayelerin kadar güzel, bana sorarsan ben şiirleri de severim... :))))


Ben hep derim zaten yüreğine sağlık diye. Teşekkür ederim nisanur..
Kayıt tarihi : 14.06.2006 10:15:00 - Yorum sahibi: Nisanur70
Valla korkumdan hergün bakmaya karar verdim şiir yazdıysan okuyayım diye ama, bakıyorum bugün şiir miir yok!..:)))  Ay bi üzüldüm, bi üzüldüm ki sorma!!:)))  (Şıkıdım şıkıdım, hopaaaa!!!!):))))))))) Yarın da şiir görmezsem burada, gelip yorum yazar üzüntülerimi bi daha bildiririm artık!!:)))))))))
Kayıt tarihi : 16.06.2006 22:46:00 - Yorum sahibi: acemibilge


KISA VE GÜZEL HİKAYELERYeni yorum girAç/Kapa
EVLİLİK AĞACI

Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi.
Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.

Bir akşam oturup, ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar. Erkek, "Aklıma bir fikir geldi" dedi. "Bahçeye bir agaç dikelim ve eğer bu agaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım."
Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidani aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı.....

KIZILDERİLİ

Bir gün New York' ta bir grup iş arkadaşı yemek molasında dışarıya çıkarlar,
gruptan biri kızılderilidir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri,
yolda calışma yapan işcilerin araçlarının çıkardığı gürültü, araçların korna
sesleri arasında ilerlerken kizilderili kulağına cır cır böceği sesinin geldiğini
söyler ve aranmaya başlar. Arkadasları bu gürültünün arasında bu sesi
duyamayacağını kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam ederler.
Aralarından bir tanesi inanmasada 0nunla birlikte aramaya devam eder.
Kızılderili caddenin karşısına doğru yürür arkadaşıda arkasından takip eder ve
o binaların arasında bir kaç tutam yeşilliğin arasında gercekten bir
cır cır böceği bulurlar. Arkadaşı kızılderiliye "senin insanüstü güçlerin var
bu sesi nasıl duydun" diye sorar, kizilderili ise bu sesi duymak için insanüstü
güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek arkadaşına kendisini izlemesini
söyler. Kaldırıma geçerler ve kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı
kaldırımda yuvarlayarak atar. Bir cok insan bozuk para sesinin ceplerinden düşen
bir paramı diye sesin geldiği yöne doğru bakar kızılderili arkadaşına dönerek,
- "gördün mü önemli olan nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğine bağlıdır.
Herşeyi 0na göre duyar , görür ve hissedersin"
der !.........


EVLİLİK NEDİR?

Almitra sözü aldi ve sordu:
Peki üstad; evlilik nedir?
Cevap söyle geldi:

-Siz birliktelik için dogmussunuz.

-Olüm meleginin kanatlari sizi ayirana kadar ayrilmayacaksiniz.

-Allah'in sessiz tanikliginda bile beraber olacaksiniz.

-Ama birlikteliginizde mesafeler birakin; birakin ki, cennetin rüzgarlari aranizda dans edebilsin Birbirinizi sevin ama, ask tutsakligi istemeyin .

-Birakin ask, ruhunuzun kiyilarina vuran dalgalar gibi olsun. .

-Birbirinizin bardagini doldurun ama ayni bardaktan içmeyin;

-ekmeginizden verin birbirinize ama ayni somundan isirmayin.

-Birlikte sarki söyleyin; lakin birbirinizi yalniz birakmayi da bilin. Sazin telleri de yalnizdir ve armoni içinde ayni melodiyi seslendirir. . .

-Birbirinize kalbinizi verin ama karsilikli kilitleyip saklamak için degil! Sadece hayatin eli o kalbi saklar!

-Birlikte durun, ama yapismayin, tapinaklarin sütunlar da bitisik degildir!

-Ve unutmayin; mese ile çinar birbirlerinin gölgesinde büyümezler...............




NOT: http://www.dosthane.de/hikayeler.php alıntıdır...............






Kayıt tarihi : 7.06.2006 - Toplam yorum : 2

Tamam... Bunlar da güzel de (kızılderili olanı biliyordum), ben senin o uzun ve sürükleyici aşk hikayelerini tercih ediyorum.:) Yeni Ayşe'ler, yeni Hüsamettin'ler bekliyorum yani!:))) Fatma'lar, Mehmet'ler de olabilir...:)))) Sevgiler...


SEVGİLİ ACEMİLERİN BİLGESİ ARKADAŞIM MERAK ETME HALA ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUM. ARAŞTIRMALARIMDA DEVAM EDİYOR. İNŞALLAH EN KISA ZAMANDA AYŞE İLE HÜSAMETTİNDEN DAHA GÜZELİ İLE KARŞINIZDA OLACAK
Kayıt tarihi : 8.06.2006 09:20:00 - Yorum sahibi: acemibilge
Birinciyi uzun süre önce okumuştum, ama yeniden okumak da iyi geldi , ayrıca üçü de harika ellerine sağlık.:)))

Yüreğine sağlık arkadaşım..
Kayıt tarihi : 13.06.2006 09:01:00 - Yorum sahibi: Nisanur70


KRAL VE MARTI .............Yeni yorum girAç/Kapa

KRAL VE MARTI

"Bir martı bulmalı dedi" kral
İlanlar verildi, tellallar dolaştı tüm ülkede
Haber bizimkine ulaştı
Gencecik bir martı, biraz safça,
"Aradıkları benim" dedi isyanla
Gözleri yaşlı ana-babasına
Bir sabah doğan güne karşı koyuldu yola
Karlı dağlar aştı, öte diyarlara vardı

 

"Bu maviye fazla düşkün" dedi
Kralın soytarıları, "yıllar oldu hizmete alınalı
Unutamadı hala uçsuz bucaksız deryaları"
Buyruk saldı tahtında kurulu kızıl suratlı şişman
"Kahretsin! saraya bu da alışamadı 
Akıbeti öncekiler gibi ola"

 

Gözleri bağlandı martımın 
Ve bir sabah doğan güne karşı 0nu dönülmez yola vurdular...

 

Kulağımda hala son sözleri:
"Haddim değil söylemek belki kralım
Ama martıya mavi gerek bilesin
Çok istiyorsan sarayına 
Muhabbet kuşu getirtesin...

 



Kayıt tarihi : 5.06.2006 - Toplam yorum : 3

KESİNLİKLE ÇALACAM HABERİN OLA BU BENİM GÜNLÜĞÜME DAHA ÇOK YARAŞIR:)))))))))))



SANA HELALDİR EFENİM ÇAL TABİ:...... :))) AMA BAK SENİ REKLAM EDERİM
Kayıt tarihi : 5.06.2006 23:35:00 - Yorum sahibi: marti..
Diğer bir anlamda; "Kuşu altın kafese koymuşlar, yine de vatanım demiş." diyebilir miyiz? :))) Ayrıca Çok teşekkürler bizimle paylaştığın için...


Günlüğümün vazgeçilmez yorumcusu sen dersinde olmazmmı:) Ben teşekkür ederim
Kayıt tarihi : 6.06.2006 09:10:00 - Yorum sahibi: Nisanur70
Çok teşekkürler dumankemal...Paylaştığın için sağol...


Rica ederim efenim siz sağolunuz..
Kayıt tarihi : 6.06.2006 18:48:00 - Yorum sahibi: anayasa


Okuyunuz... Tarihin karanlık sayfalarıYeni yorum girAç/Kapa
Tarihin karanlık sayfaları
Engizisyon mahkemeleri, insanlık tarihinin en kara sayfalarından birini oluşturmuştu. Ne var ki, son yıllarda bazı tarihçilerin yaptığı belgesel araştırmalar, bu kurumun düşünüldüğü kadar " acımasız" olmadığı konusunda önemli ipuçları veriyor.
Kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askıları... Tüm bunlar, 20. yüzyılda siyasi muhaliflerini susturmak ve sindirmek için, totaliter rejimlerin kullandığı zindan aksesuarları değil. Bu işkence aletleri, bir dönem, Katolik Kilisesi'nin vazgeçilmez yardımcılarıydı ve engizisyon mahkemelerinin utanç dolu sayfasını oluşturuyordu.
1633 yılının 22 Haziran günü, Roma, tarihinin en önemli günlerinden birine tanık oluyordu. Engizisyon mahkemesinde yargılanan Galileo Galilei'nin son sözleri merakla bekleniyordu. Ünlü bilgin acaba düşüncelerinde direnecek miydi, yoksa "itiraf" mı edecekti? Yüzlerce izleyici ve jüri sıralarını dolduran 0nlarca din adamının ortasında, kendisini tarihle hesaplaşmak üzere bir av gibi hisseden Galilei'nin ağzından şu sözler döküldü: "Ben, 'Güneş evrenin merkezindedir' dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi'ne yapılan tüm yanlışları da..."
69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi Güneş'i merkez kabul eden görüşü savunanlardan Giordano Bruno'nun kazığa bağlanıp yakılmasından sonra, pek kahramanca davranamamıştı. Ama yine de, bugün engizisyon denince akla "Galileo Gallilei'nin duruşması" geliyor. Nitekim 2000 yılında papa, binyıl kutlamalarını fırsat bilerek, başta büyük bilim adamları olmak üzere, bir zamanlar din adına gerçekleştirilen bu uygulamalardan dolayı özür diledi.
Gerek kararları, gerek siyası ve dini erki nedeniyle üç büyük engizisyon adından çok söz ettirdi. Ortaçağ Engizisyonu, Valdensesler ile Katharlar'ın kurulu düzeni sarsan öğretiler yaymaya balamaları üzerine, 1231'de Papa IX. Gregorius tarafından kuruldu.
İspanyol Engizisyonu ise, Castilla kraliçesi I. Isabella'nın ısrarı üzerine, Papa IV. Sixtus tarafından 1483 yılında 0naylandı. Müslümanlar'la Yahudiler'in kendi inançlarına bağlanmalarını sağlamak hedeflenmişti. Bu nedenle, 200.000'e yakın Yahudi, 1492 yılında İspanya'yı terk etti.
Roma Engizisyonu, Roma Katolik Kilisesi'nin savunduğu öğretiyi korumak için III. Paulus tarafından 1542'de kuruldu. Genel olarak Calvin ve Lutherciler'e savaş açtı. Roma Engizisyonu, cadılık ve büyücülükle de uzun yıllar mücadele etti
Bir manastıra ya da piskoposun sarayına yerleşen engizisyon sorgucusu, daha sonra halkı kilisede toplayıp uzun bir vaaz veriyordu. Amaç, yerel halkla ilişkileri sıcaklaştırmak ve 0nların güvenini kazanmaktı.
Engizisyon mahkemeleri, çoğunlukla "ihbar" müessesesi üzerine kurulmuştu. Eğer bir kişi kendi günahlarını gelip bir ay içinde itiraf ederse ve "özür dilerse" affedilirdi. Ancak bu süre içinde böyle bir davranışta bulunmazsa, 0na karşı dava açılırdı. Davalı, mahkemede kendisini kimin ihbar ettiğini asla öğrenemezdi.
Sorgucunun katedralde verdiği vaaz, daha sonra yazılı olarak kiliselerin kapılarına asılırdı. Böylece hiç kimse "benim, mahkemenin geldiğinden haberim olmadı" diyemezdi. Bu ilandan sonra, sorguculara ihbarlar yağmaya başlardı. Mahkeme bir ay boyunca bu ihbarları okur, değerlendirir ve ihbar edilenlerin kendilerini göstermelerini beklerdi. İhbarların tümü noter tarafından kayda geçirilir ve bir temele dayanıp dayanmadıkları ya da sadece çamur atma olup olmadıkları araştırılırdı.
1593 yılında tutuklanan ünlü bilim adamı Giordano Bruno, önce Venedik Senatosu'na sevgilisi olan bir kadının kocası tarafından zina suçuyla ihbar edilmişti. Halkın tepkisinden korkan Senato, bu ihbarı kendisi değerlendirmek yerine engizisyon mahkemesine havale etmişti.

Mahkeme tutanaklarından, engizisyona gelen ihbarların yüzde ellisinin ciddiye alınmadığı açıkça görülüyor. Öte yandan, bugüne kadar pek bilinmeyen bir nokta, yanlış ihbarlarla suçlamada bulunan kişilerin de işkenceyle cezalandırılmasıydı.
İhbarın üzerinden bir ay geçtikten ve iyice değerlendirildikten sonra, engizisyon bir ön sorgulama yapardı. Bu noktada çok dikkatli davranılır ve suçlanan kişinin saygınlığını yitirmemesine özen gösterilirdi. Çok nadir olarak, ön sorgulamadan önce tutuklama yapılır ve bu durumda mutlaka iki tanık gösterilirdi. Ancak, ön sorgulamadan sonra, suçlanan kişi "tehlikeli" olarak tanımlanırsa, hemen tutuklanır veya piskoposluk sarayının ya da kraliyet mahkemesinin zindanına atılırdı.
Engizisyon kurallarına göre, tutukluların her türlü bakımından ve harcamalarından kilise sorumluydu. Belgeler, bu konuda oldukça ilginç uygulamalara tanıklık ediyor. Örneğin, bazı mahkûmlar pahalı şaraplar sipariş ediyor; hatta bazıları, geceyi eşleriyle birlikte geçirmeyi talep ediyorlardı. 1632 tarihinde engizisyon, mahkeme boyunca Galileo Gallilei'yi üç odalı bir evde ağırlamış ve kendisine bir de hizmetçi tahsis etmişti.
Mahkeme işlemleri basitti. Sanık ya piskoposluk sarayında ya da bir manastırda yargılanırdı. Mahkeme bir sorgucu kurulundan, noterden ve iki hukuk uzmanından oluşurdu. Bu uzmanlardan biri kilise dışından seçilebiliyordu. Mahkemelerde suçlanan kişinin bir avukatı yoktu. Sadece, sorgulamalarda itiraf edip etmediğine tanıklık etmek için bir kraliyet temsilcisi hazır bulunuyordu. Sorgucular, mahkemede suçlamalarını hem Latince hem de suçlunun anadilinde yapmak zorundaydılar. Sorgucular, çoğunlukla suçlu sıralarından çok daha yüksekte bulunan bir kürsüde otururlardı. Sorgucu konuşmasına, önce suçlunun kimliğinden, işinden, ailesinden söz ederek başlar ve daha sonra sözü işlenen suça getirirdi. Sorgucular psikolojik taktik konusunda çok uzmandılar. Suçluyu çelişkiye düşürüp, erken ve acele bir itiraf peşindeydiler. Bazı sorgucular bu konuda öyle uzmanlaşmışlardı ki, suçluyu giyiminden, bakışından ve duruşundan saptayabiliyorlardı. Engizisyon sorgucularının en ünlülerinin başında Bernardo Gui geliyordu. Çeyrek yüzyıl boyunca kendini soruşturmalara adayan bu Dominiken din adamı, sorgulamalarının büyük bir çoğunluğunu, 1324 yılına kadar Fransa'nın Toulouse kentinde sürdürdü. Başpiskopos ilan edildiğinde, o güne kadar tam 930 kişiyi yargılamış ve cezalandırmıştı.
Suçunu itiraf etmekte direnenler için işkence uygulanması, belki de engizisyon adının bu denli tiksinti ve ürperti yaratmasının nedeni.
Aslında, Ortaçağ boyunca bu yönteme çok fazla rağbet edilmemişti. İşkence uygulamasının kurumlaşması 14. yüzyıldan sonra Roma hukukunun kabul edilmesinden sonra gerçekleşti. İşkence, mahkeme boyunca söylediklerinde çok büyük kuşkular ve çelişkiler olan suçlular için, ancak ve ancak başpiskoposun 0nayıyla yapılırdı. Engizisyon mahkemelerinin uyguladığı işkenceler konusundaki tartışma, günümüzde de tüm hızıyla sürüyor. Bir grup tarihçi, bu işlemlerin acımasızlığını ve zalimliğini dile getiriyor. 0nlara göre, bazı yazılı kaynaklarda işkence gören kimi suçluların vücutlarının normalden 30 santim daha uzadığı belirtiliyordu. Yine kurbanın ağzına, büyük hunilerle bir seferde litrelerce su, hatta kimi zaman idrar boşaltılıyordu. Günahkârların kalçaları kızgın kerpetenlerle sıkılıyordu. 1486 yılında Alman engizisyon sorgucuları tarafından kaleme alınan "Cadıların Tokmağı" adlı el kitabı, engizisyon mahkemesinin uyguladığı bazı işkence yöntemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.


Kayıt tarihi : 24.05.2006 - Toplam yorum : 1

Katolik kilisesi, Ortaçağ'da gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilan etmeye başladı. Ancak, pişmanlığı reddedenler de vardı:

Roger Bacon (1220-1292)

Britanya İmparatorluğu'nda yaşayan Kelt bilim adamı, deney yöntemini ilk savunan Ortaçağ aydınlarındandı. Büyüteci bulan ilk olarak tarihe geçti. Fransisken öğretisini eleştirdiği için 15 yıl hapis yattı.

Ockhamlı William (1285-1347)

İngiliz filozof, varlık konusundaki yalınlık ve tutumluluk ilkesiyle ünlü... "Nesneler zorunlu olanlar dışında çoğaltılmamalıdır" sözü, "Ockham'ın usturası" şeklinde adlandırılıyor. Papalığa karşı imparatorluğu desteklemenin İncil'e uygun olduğunu söylediği için mahkum edildi. Ancak, Münih’e kaçarak yaşamını burada sürdürdü.

Giardano Bruno (1548-1600)

Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik'in tezini savundu. Evrende, Dünya'dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için Roma'da kazığa bağlanıp, diri diri yakıldı.


Kayıt tarihi : 24.05.2006 13:23:00 - Yorum sahibi: dumankemal


ESKİ MAHALLEMYeni yorum girAç/Kapa

 

Bundan 0n beş yirmi yıl önce sokakları çok severdim. Hani öyle serseri falan değildim ama sokakta olmak, arkadaşlarımla oynamak, 0nlarla birşeyleri paylaşmak çok güzeldi. O zamanlar, şimdi özlemle baktığım şeyler çok normal olgulardı.....

Bunlardan aklımda kalan bir kaçını paylaşacağım sizlerle.

İlk aklıma gelen, Şogun (nasıl yazıldığını bilmediğim için üzgünüm) dizisi vardı ve bütün mahalle arkadaşlarımla o diziye bayılır ve 0nun oynadığı saatte birimizin evinde toplanır, nefeslerimizi tutup izlerdik. Dizi biter bitmez hep birlikte sokaga çıkar, benim oturduğum binanın altında bulunan marangoza dalardık. Marangoz amcanın adını hatırlamıyorum ama bizi hiç kırmaz hepimize tahta çıtalar verirdi. Biz o çıtalardan kendimize kılıçlar yaparak günün konusuna göre senaryolar çizerek şogun olurduk. Düşünün sokagın ortasında tahta çıtalarıyla kalabalık bir ordu, oradan oraya koşturup duruyorduk.

Meşhur mahalle maçlarımız vardı birde. Alt mahallenin takımı, arka mahallenin takımı, eczane sokağının takımı ve diğerleri. Her cumartesi pazar, Caminin yanındaki çimenlikte büyük maçlar yapar, hep birlikte sevinir hep birlikte üzülürdük.

Akşam güneş batmadan evde olma yasağını daima deldiğimiz dakikalarda, belimize bağladığımız torbaların içindeki misketlerle, üsküp, çukur, baş, başaltı, takoz gibi oyunlar oynar, kekildiğimiz zamanlar kavga ederdik.

Bir keresinde çok samimi olduğum Melih diye bir arkadaşımla kibrit oyunu yüzünden öyle feci bir kavga etmiştik ki, olaya büyükler bile karışmıştı. Tabi biz yarım saat sonra barışıp yeni muziplikler peşinde koşmaya başladığımız halde aileler aylarca dargın kalmıştı. Kibritlerin kablarını keser üst üste dizerdik ve ters bir şekilde yere koyardık. Sırayla konan kibrit kagıtlarının aynısını bulan, yerdekilerin hepsini alırdı.

Eski mahallemdeki bütün çocukların yüzünü hatırlıyorum. Kabadayının adı Cumali'ydi, zengin olan ve BMX bisikleti olan arkadaşım Oktay (Kurşun askerleri vardı) Kankardeş olduğum Melih, Almancı esmer Murat. Ve diğerleri.

Melih'le aynı binada otururduk ve çatıda Türk flimi çevirirdik. Hep kavga ederdik, fakir çocuğu ben oynayacağım diye. Saatlerce senaryolar çizer değişik rollere girerdik.

Vay be.

Daha anlatacak o kadar çok anı varki.

O günleri çok özlüyorum.

Ben bu hayal gücüyle büyüdüm.

Şimdiki çocukların en iyi arkadaşları bilgisayarları.


Hepimiz yanlızlığa mahkum oluyoruz.




Erol Çelik...Medyaline



Kayıt tarihi : 22.05.2006 - Toplam yorum : 0


PLATONİK AŞKA MEKTUPYeni yorum girAç/Kapa

 
MEKTUP 1

Sana uzaktan bakıyorum. Sana bakmak inanılmaz mutlu ediyor beni. Sen gidince aklım da senin peşinden sürüklenip gidiyor, yüreğim de.. Yanında biri mi var, 0na bir şey mi söylüyorsun, 0nunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan birden senden biri oluyor. Senin baktığın her yer artık güzel, senin konuştuğun her insan, özel oluyor.

Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her gün bindiğin otobüse bakıyorum. Senin gözünle bakıyorum. Sen yokken de o yollardan defalarca geçiyorum. Senin kokun, senin havan, senin auran sinmiş havaya.. Sanki seni soluyorum.

Akşamları ne yaparsın acaba? Sofraya oturduğun zaman yanında kimler var? Hangi yemeği severek yersin, neyi sevmezsin? Kitap okur musun? Hangi kitapları seversin? Ne tür filmlerden hoşlanırsın? Televizyon izler misin? Gece sokağa çıkar mısın? Arkadaşlarınla en çok neye gülersin? En çok kim kızdırır seni..Hangi futbol takımını tutarsın?

Bilmeliyim. Senin hakkındaki bütün ayrıntıları öğrenmeliyim. Çünkü ben de o filmlere gideceğim, ben de o dizileri izleyeceğim, ben de o yemekleri seveceğim ya da nefret edeceğim. Bilmeliyim. Baştan kuruyorum dünyamı. Seninle yaşamaya başlıyorum.

Onca kalabalığın içinde, karmaşık yaşamın ortasında eğer sen varsan daha seni görmeden bir kuş gibi çırpınmaya başlıyor yüreğim. Bir ışık çarpıyor yüzüme, bir sıcaklık yürüyor göğsümde. Anlıyorum ki sen varsın. Sen ordasın. Sen gelmişsin. Bakmadan, başımı çevirip seni görmeden varlığının farkındayım.

Ey uzak uzak baktığım.. göz göze gelmeden, saçını okşamadan, değil bir rüyayı bir cümleyi paylaşmadan sevdiğim sevgilim. Bir aşk filiz verdi, fidan verdi, kök saldı içimde. 0nu sana göstermek için ömrümü veririm.


 

PLATONİK AŞKA MEKTUP 2

Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.

Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, 0nun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.

Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.

Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.

MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN 



Kayıt tarihi : 16.05.2006 - Toplam yorum : 0


Aşk hikayelerine devam...Yeni yorum girAç/Kapa

 


    "Merhaba gülen gözlü sevdiğim, dudağındaki tebessümü kaybetmemişsin daha. Ne güzel dünyaya gülen gözlerle bakabilmek ve insanlara tebessümler saçabilmek senin gibi.

    Biliyorum, üzülüyorsun donuk gözlerle karşılaşınca. Ne yapalım sevgilim, herkes senin gibi olamaz. Duyabiliyorum "Hayır olmalı" dediğini.

    Haklısın sevdiğim, aslında bütün insanlar senin gibi olmalı. Bilseler bir tebessümle neler yapabileceklerini, bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı bir tebessümle nasıl görebileceklerini, sıkıntılarla dolu bir insana nasıl dünyaları vereceklerini bilseler ve gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini, kalpleri nasıl birleştirdiğini bilseler, eminim 0nlarda senin gibi olmak isterlerdi...

    Ve sevgi saçıyorsun gülen gözlerinle sevdiğim. Saf ve hiç bir beklentisi olmayan bir çocuk gibi. Hayır canım, sevgi, sadece sevgiliye duyulmaz.

    Sevgi evrensellikdir..

    Hiç kimse altın yığınları gibi kasasına kilitleyemez 0nu. 0nun yeri kalplerdedir.

    Bir annenin kalbindedir, 0nun yeri çocuğuna verebilmek için. 0nun yeri bahçıvanın ellerindedir, sevgi tohumları saçabilmek için. Evet... Sevgi heryerdedir.. Yeter ki sen 0nu bulmak iste.

    Sevgiyi bulmak kolay... Zor olan 0nu elinde tutabilmekte. Unutma sevdiğim, sevgiyi duyabilmekle de iş bitmiyor... Sevgiyi göstermek de gerekir.

    Hayat kısa sevdiğim bugün olan yarın yok. Sevgiyi göstermek beklemeye gelmez, yarın çok geç olabilir. Elindekini kaybetmeden kıymetini bilmelisin. Biliyorum sevdiğim, bana hak veriyorsun. Şimdi koş ailenin yanına.. Önce, 0nlara gülen gözlerle sımsıcak bir gülümse ve "Sizi seviyorum" deyiver içinden gelen en sıcak sesinle. Hayır bunlar komik şeyler değil sevdiğim..

    Seni seviyorum anne, baba, kardeşim, arkadaşım vs. demek komik değil. Bu senin gibi bütün canlılara karşı sonsuz bir sevgi duyan bir insan için hiç de zor değil sadece biraz cesaret sevdiğim.. Bu, yalnızca yüreğinin buz kapladığını, taşlaştığını zanneden insanlara biraz zor gelecektir ama 0nlar da senin gösterdiğin cesareti gösterdiklerinde, kalplerinde sevgi kıpırtılarını hissettiklerinde ve ağlamayı öğrenebildiklerinde inan herşey 0nlar için ve bütün insanlar için daha güzel olacak.

    Evet arkadaşım, gülmek varken surat asmak niye, güldürmek varken ağlatmak niye, güzel sözler söylemek varken kalpleri kırmak niye?

    Hayat çok kısa sevdiğim.. Ve bu dünyadaki hiçbirşey kırılan kalplere değmez.

    Şimdilik hoşçakal arkadaşım yine gel. Yanına senin gibi gülen gözlü, yüreği sevgi dolu insanları alıp yine gel olur mu? Beni fazla bekletme... Çünkü yarın burada olamayabilirim.

 

BANA GÖRE HAYAL ETMEK EN GÜZEL DUYGUDUR.
BURDA TÜM SEVEN VE SEVİLENLERE SESLENİYORUM
SEVGINİN KIYMETİNİ BİLİNİZ VE ASLAA! ALDATMAYINIZ. BEN HER SEYE BOYNUMU EYERİM AMA ALDATMAYA ASLAA. TEKRAR SÖYLUYORUM AŞIK OLANLAR SAKIN ALDATMAYA YÖNELMEYİN! CÜNKÜ SONRADAN COK PİŞMAN OLACAKSINIZ AMA O ZAMAN DA İŞ İŞTEN GEÇMİŞ OLACAK.



Kayıt tarihi : 6.05.2006 - Toplam yorum : 3

Çok güzel...Paylaştığın için teşekkür ederim.


Rica ederim efenim....
Kayıt tarihi : 6.05.2006 18:11:00 - Yorum sahibi: anayasa
ahh ahhh cidden çok güzel bi yazı.. paylaştığın için teşekkürlerr:)

Ben teşekkür ederim ilgilendiğin için jasminim sağol
Kayıt tarihi : 9.05.2006 01:34:00 - Yorum sahibi: yasemin_jasmin
֮celikle 篫 g?e harika payla?穮 te?er..."Sevgi birliktir, b?kt?vgi t??a硲, ya? de��irir ve en kat?leri bile yumu?Sevgi yarat?; yap?r?rlik ve uyum i穮de g?��arat? her ?mk?ar, hi碩r ?r?ldir."(Eilen Caddy) s?le tamamlam?uk san?)))

Hemde fazlasıyla tanımlamışsın.. Eline sağlık arkadaşım....:)
Kayıt tarihi : 9.05.2006 09:35:00 - Yorum sahibi: Nisanur70


Bir Sevdalı Mektubu...Yeni yorum girAç/Kapa
Bir Sevdalı Mektubu

 

Her şey bitti" deyişin çınlıyor kulaklarımda. Nasıl acı bir söz bu... Dayanmak kolay mı sanıyorsun? Sensizliği yaşamak, sana dokunmak varken, boş hayallerle avunmak dayanılır mı sanıyorsun?
Seni sevdim ben. Delice bir tutkuyla, delice bir sevdayla bağlandım sana. Kimi zaman sevdam, benliğimi de mantığımı da yıkıp geçti. İşte o anlarda kaybettim kendimi.
Üzdüm seni, biliyorum. Gereksiz kaprislerim, gereksiz kıskançlıklarım yüzünden bitti bu sevda. Oysa bu aşkı dolu dolu, dibine kadar yaşamak vardı. Ah ben... Ah aptal kafam... Ne vardı herkesi bu aşkın içine karıştıracak... Ne vardı bir anlık öfkeye yenilip sana zarar verecek şeyler yapmak...
Sana dünyanın bütün çiçeklerini getirsem affeder misin beni? Önünde diz çöküp sabahlara kadar yalvarsam, sen sevdiğimi bu kentin her kaldırım taşına yazsam affeder misin? Son kez söz versem sana, seni üzmeyeceğim diye yeniden kabul eder misin beni
Dedim ya hata bende... Güvenmeliydim sana. Bunun acısını içimde hissediyorum şimdi. Kendime inanamıyorum bunları nasıl yaptım diye.. "Her şey bitti" dediğinden beri inan bana yaşamıyorum sanki. Yaptığım hiçbir şeyden zevk almıyorum. Sen yoksan ben olmuşum bu hayatta ne yarar ki?
Bu kadar kolay değil gülüm bizim aşkımız. Bu kadar kolay bitmemeli. Bu kez inan bana, tutacağım sözümü. Tutmazsam, ellerinle parçala beni.
Al yüreğimi ez, göm toprağın altına. Hak etmişim demektir. Ama bil ki, öldürsen bile bitmeyecek benim aşkım. Senden asla vazgeçmeyeceğim.
Şimdi karar senin. Ya kabul et beni, bu dünyayı senin için cennete çevireyim ya da "Öldür" beni. Çünkü "Hayır" dersen, yaşayan bir ölüden farkım olmayacak.
Haydi sevgilim, tut elimden. Hayata döndür bu aptalı. Sana bir daha ağzıma bile almayacağıma yemin ettiğim o sözleri söyleyen bu adamı affet artık...
Seni sevdim, seviyorum ve hep seveceğim.

Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar...
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.."

 

DERS ALINACAK BİR HİKAYE....

Ewan 22 yasina o sene basmisti, kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanin asaletini tasiyordu. 10 gün sonra Kore'deki bir savasa katilmak üzere Ingiltere'den ayrilacakti, hiç birseyden korkmuyordu ama duygusalligi nedeniyle, ülkesinden ayrilma fikri zor geliyordu 0na.
"Holly'den olumlu cevap geldi ve mektuplar ardi arkasina yazilmaya baslandi.
Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açiyorlardi. 2 sene bu sekilde geçip gitti. Ewan ve Holly birbirlerine belki binlerce mektup yazmis, her mektuptan ayri tatlar almislardi.
Ewan'in ülkeye geri dönme zamani gelmisti, son mektubunda Holly'i görmek istedigini yazdi. "Ancak seni taniyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen" diye ekledi. Holly bulusmayi kabul etti fakat resmi göndermedi. "Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz degil mi? Yakama kirmizi bir çiçek takacagim." dedi.
Günler birbirini kovaladi ve Ewan ülkeye döndü. Trenden indigi ilk anda gözleri Holly'i aradi. Bir müddet bakindi, sonra kalabaligin arasindan simdiye dek gördügü en güzel kadin belirdi. Uzunboylu, çok güzel vücutlu, uzun sari saçli, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhtesem bir kadindi. Kadina dogru bir adim atti, ama yakasinda hiç birsey yoktu. Kadin gözlerine bakti ve "Merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?" diye sordu.
Tam o sirada güzel kadinin omuzunun üzerinden, yakasinda kirmizi çiçek olan kadini gördü. Kisa boylu, sisman sayilacak kiloda, gri kisa saçli, tozlu uzun pardisesü ve kalin bilekleriyle öylece duruyordu. Ewan saskindi, az önce hayatinda gördügü en güzel kadindan bir teklif almisti ancak karsisinda da yüregine asik oldugu kadin duruyordu. Kendini toparladi ve yanindan geçen dünyalar güzeli kadina aldirmadan ilerledi. Elinde Holly'le birbirlerini tanimalarini saglayan kitap vardi. Elini uzatti, "Merhaba Holly" dedi gözlerinin içi gülerek. "Pardon" dedi kadin."Ben Holly degilim. Az önce buradan geçen sari saçli mavi elbiseli bayan yakama bu çiçegi takti ve bunun hayatinin sinavi oldugunu söyledi. Sizi garin çikisindaki cafe'de bekliyormuş...............


Kayıt tarihi : 25.04.2006 - Toplam yorum : 2

Her iki konunda harika Dumankemal, ellerine sağlık."Ders Alınacak Hikaye"n de gerçek bir aşkı ve sevgiyi yansıtan ayrıcalığı harika.  


Günlüğüme olan ilgin güzelleştiriyor anlatılmak istenen duyguları.. Teşekkürler..
Kayıt tarihi : 26.04.2006 08:44:00 - Yorum sahibi: Nisanur70
Yaa, ben bu "DERS ALINACAK HİKAYE"den çok etkilendim dumankemal... Yazalı epey olmuş ama ancak bugün görüp okuyabildim. Diğeri de çok güzel. Paylaştığın için teşekkürler:)  Senin hikayeler de pek duygusal oluyor yahu:)) Sen yazmaya, biz okumaya devam...


Eee acemilerin bilgesicim sen beğen ben yazarım yaff:))
Kayıt tarihi : 9.05.2006 21:24:00 - Yorum sahibi: acemibilge


ELVEDA DERKEN SANA...Yeni yorum girAç/Kapa

 

           ELVEDA DERKEN SANA

“Bu sana son yazışım...” diye başlayan bir mektup var şu an karşımda. “Bu sana son sözüm” dermiş gibi bakan. Simsiyah harflerle kirletilmiş, bembeyaz bir sayfa. Neresinden bakılsa acı, hangi satırından başlansa hüzün, hangi kelimesi okunsa güvensizlik.

Oysa ki benim; batan güneşin ardından sarıldığım, tepeden aşağı inerken, çakıl taşlarıyla birlikte yuvarlandığımda düşündüğüm biri var…

Bu sana son yazışım…” bir ayrılığın ilanı gibi, ölünün üzerine son kürektoprak, gözdeki son damla, son kez el sallamak gibi…

Oysa ki benim; Kışın soğuğunda, dalgaların kayaları dövdüğü anlarda, fırtınalarda savrulurken sığındığım biri var…

“Bu sana son yazışım...” düşündüklerinin, hissettiklerinin ve yaşadıklarının benim için zerre kadar önemi yok demek değilse ne bu? Sen istediğini söyle, senin söylediklerinin hiç bir anlamı yok demek değilse ne bu?

Oysa ki benim; derinlerde soluksuz kaldığımda ve nefesimin bana ait olmadığını sandığımda, sonsuz gibi görünen karanlığın ortasında, umudumun tükendiği anlarda düşündüğüm biri var…

“Bu sana son yazışım…” diye başlayan ve sana hiç inanmadım, sana hiç güvenmedim diye devam eden satırlar bunlar. Üstelik inanmam ve güvenmem için yaptığın her şey boşa kürek çekmek, yetersiz, yersiz ve saçma çabalardan başka hiçbir şey değil
bunlar.

Oysa ki benim; burnumda yağmur kokusu varken, bulutlar hızla akıp geçerken, ve çocuklar ağladığında, perdeler uçuştuğunda düşündüğüm biri var…

“Bu sana son yazışım…” ben bunları hak ettmedim… Ama sen herşeye müstehaksın, üzülmelisin, kırılmalısın, parçalanmalısın, yok olup gitmelisin… Senin söylediklerinden daha değerli başkalarının ne dediği, senden daha değerli bakalarının ne düşündüğü demek bu.

Oysa ki benim; elimi uzattığımda ve saatin her çalışında, yanımdayken özlediğim ve uzaklaşınca her an düşündüğüm biri var…

“Bu sana son yazışım…” Açıkca dilediğini yap, ben istediğim kadar daha yanındayım. Kendimi hazır hissedince girdiğim gibi çıkacağım hayatından demek bu?

Oysa ki; Aklımın kıyısında dolaşan ve dilimin ucundayken yanarcasına düşündüğüm,
deniz gözlerinde dolaşırken yemyeşil ormanlarda yok olup gittiğim biri var…

Tek kişilik dünyamda ölçülü adımlarla yürüyorum. Boşver dim ve ben artık kendi MaSaL ıma dönüyorum. Sana geliyorum. Aylardan Nisan, sabahın erken saatleri ve bahar....

 

HOŞÇAKAL
Ben veda etmeyi hiç beceremem. Duygularımı da pek açığa vuramam zaten. Bu veda çok, çok zor geliyor bana....
Aslında hiç böyle son bir görüşmeye gerek yoktu. Ama insanın kanı durmuyor işte, ne varsa bu son anlarda?...
Senden hatırlamanı bile istemiyorum, sadece temizliği ve saflığıyla yaşatalım bu aşkı. Kalbimizin kuytu bir köşesinde...
Ne güzel başlamıştı...
Geceler boyu uykusuz kaldık birbirimizi düşünmekten, en güzel heyecanları, en güzel bakışları yaşadık. Hemen aşkı yaşadık, zamanı durdurup utançları ve sitemleri yaşadık. Kavgaların en güzelimi biz yaptık, Çünki barışmakta ayrı bir zevk veriyordu bize.
Çok sevdim. Fakat doruğuna vardık kutsal duyguların.Aşk yeminleri ettik tutamayacağımızı bile bile...Günlerce aylarca yıllarca yalnız ikimiz varmış gibi yaşadık. Ne alaylı bakan gözlere, ne de bir dost sözüne aldırdık.Kendi ateşimizle yandık, en önemliside birbirimizi anladık.
Romantik şarkıları,serin akşam üstleri yaşadık seninle. Gerçek aşkı tattık, seninle; bunu sende biliyorsun.
Öyleyse hep aynı duygularla kalmalı değil mi? Biz birlikte olmasakta...
Güzel başlayan çok güzel yaşanan bu aşkı aynı temiz duygularla bitirmeliyiz. Şimdi de ayrılığın en güzelini, en zorunu biz yaşıyoruz yine...
Lütfen!... Ağlama... Neden benimkilerle yaşıyor göz yaşların? Sen benim güçlü kocaman sevgilim değil misin?
Güçlüsündür sen...Seni hep böyle hatırlamak istiyorum, haydi sil göz yaşlarını. Havada kararmak üzere. Zaman bize hep acımasızdı zaten. Yine öyle çabuk olmamızı istiyor herhalde...
Sana bir şey söylemek istiyorum. Ne kadar ayrılığa mecbur olsakta unutma ki seni çok seviyorum. Bir de küçük bir istek; arkana dönüp bakma, tamam mı?
Her şey burda bitsin, burda kalsın. HOŞÇAKAL...

 



Kayıt tarihi : 17.04.2006 - Toplam yorum : 2

KARAR VERDİM, BUNDAN SONRA SENİN GÜNLÜĞÜNÜ OKUMAYACAĞIM DUMANKEMAL!!!:)))  NE BU YAA!!  HABİRE AYRILIK HİKAYELERİ YAZIP İNSANI HÜZÜNLENDİRİYORSUN..  O KADAR DA SİPARİŞ VERMİŞTİM "HAPPY END" HİKAYELER İSTİYORUM DİYE!..:))  ÖYLE BİŞEY YAZARSAN HABER VER!!:))))   (Her zamanki gibi bunu da çok beğendim ama ağlamaklı ediyor işte!):))



Sevgili acemilerin bilgesi :) tşk. ederim.. Şu an happy end bitecek bir hikaye üzerinde çalışıyorum. İnan çok zor:)) O happy end biten hikayeler anladımki kırmızı başlıklı kız gibi türde olan hikayelermiş. Ama söz biter bitmez hemen yayınlayacağım.. Saygılar...
Kayıt tarihi : 17.04.2006 09:12:00 - Yorum sahibi: acemibilge
Vedalar her zaman bana hüzün vermiştir. Ama bu yazında vedayı gerçek duygularla içten ve samimi,  tüm açıklığıyla  bizlerle paylaştığın için sonsuz teşekkürler dumankemal



Gözler görmek istediğini görsede yürek almak istediğini alır.. Yorumlarıyla  günlüğüme renk katan yüreğine sağlık....
Kayıt tarihi : 17.04.2006 10:01:00 - Yorum sahibi: Nisanur70


AYRILIK ÜZERİNE BİR MEKTUPYeni yorum girAç/Kapa

 

Sen gittin.. Bir zifiri karanlık, bir zından yalnızlığı, ağır bir boşluk bıraktın geride. Gittin ve dönmeyeceksin bir daha. Haklısın gidişinde, bu aşkı bitirmekte haklısın. Tek söz söyleyemedim. Yüzüne bakamadım. Karşında ağlamadım. Eridim, tükendim, bittim. Sonsuzlukta bir insan nasıl olur.. sesi soluğu nasıl duyulur?

Elveda aşkım.. Elveda sevgilim. Sen kendini hiç böyle gereksiz, böyle değersiz, böyle yapayalnız hissettin mi? Ayrılık ölüm kadar acı ve soğuk.Aynalara bakıyorum. Aynada gördüğüm ben değilim. Gözlerim cehennem ateşi.. dudaklarım mühürlenmiş. Ellerim titriyor. Yüreğim kızgın demirlerle dağlandı. Yokluğunun bedeli çok ağır sevgilim.

Sevinçlerim, hayallerim, umutlarım, renkli dünyam elveda.. Elveda yaşamak.. Yaşamın anlamı elveda. Kimse farkında değil yokluğunun. Sensiz ne hallerde olduğumu kimse bilmiyor. Anlamıyor yitip giden bir aşkın kederini.

Düne kadar en yücesini yaşadım mutluluğun, ayaklarımın altından kayıp gidiyordu toprak, denizlerin ovaların üstünde uçuyordum. Güneş kadar yakındı bana aşk. Güneş kadar sıcak ve parlak. Bıraktın birdenbire, kanatlarım kesildi. Hızla çakıldım yere, boşluğun içindeyim, şimdi hiçbir şeyim.Oysa dünyanın en zenginiydim. Bütün çiçekler bizim için açardı, bizim için ballanırdı meyveler, ekinler bizim için bereketli, sular bizim için çağlardı. Şimdi toz duman içinde kızgın bir çöldeyim. Yönümü yolumu şaşırdım. Sam rüzgarlarına bıraktım gövdemi, sürüklenmekteyim.

Sen bensiz nasılsın, bilmiyorum. Rahat mısın, mutlu musun, bu kadar çabuk beni unutur musun?.. Nasıl birden mazi olursun?

Düne kadar gözlerinden aşkı içtiğim, dudaklarında yüreğimi erittiğim, uğruna bıçaklar çekip dünyaya meydan okuduğum ey sevgili nerdesin? Kimlesin?.. kimlerlesin?.. Kimlerle oynaşır gönül eğlersin? Ben burada, terk edip gittiğin yerdeyim.

Elveda aşkım.. Elveda birtanem.. Elveda sevgilim! Elveda sana..

 

 

ÖZLEM ÜZERİNE BİR MEKTUP

Sevgilim;

Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen 0nları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..

Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli...

Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.

Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.

Yoksun, gittin, tek başına koydun... Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n'olur dayanamıyorum.










Kayıt tarihi : 15.04.2006 - Toplam yorum : 4

Çok güzel Kemal...Bu nasıl bir sevda,bu nasıl bir yürek...Ellerine ,yüreğine sağlık.Ağlattın beni:(((

Size dayanam lütfen. Bir ismi olmayan ama yalanda olmayan br sevda.. Aslında ismi var. AYRILIK. İsmi kondu ama öyle işte :)
Kayıt tarihi : 15.04.2006 13:23:00 - Yorum sahibi: anayasa

ay allahaşkına,hüsamettin'i (ve kemal'i) şahsen tanıyan biri varsa,şu günlüğü karısına bi okutsun lütfen yaaa hayır için ! bence her şey o zaman çözülcek...

 Hüsamettin ile beni neden karıştırıyorsun ya... Anaa .. Valla yazılan yorumları silmek bana ters ama beni yerle bir ettin hicrandenizimgüneşim:))


Kayıt tarihi : 15.04.2006 13:47:00 - Yorum sahibi: hicrandenizgüneş
herkesin var mıdır böyle defterleri, notları, mektupları???? benim var. Atmaya,yakmaya,yok etmeye kıyamadığım ve köşe bucak sakladığım defterler dolusu yazı,mektup,şiir.... kalemine sağlık, defterler doldurtacak kadar sevgini dile getirten yüreğine sağlık::)))))


Güzel yorumları yazan ellerine sağlık...
Kayıt tarihi : 15.04.2006 16:21:00 - Yorum sahibi: cemse001
dum ettin bizi abi :))


Ne güzel işte..:)
Kayıt tarihi : 15.04.2006 17:21:00 - Yorum sahibi: osmankocc


HÜSAMETTİN'in MEKTUBUYeni yorum girAç/Kapa

 Bir tek melekler şahitti gözlerimize!...geceye!…neden yalan zamana esir olmuştum sende?...biliyorum bir avuç mutluluktu, seni bana getiren sadece!...acıtır ya kader!...gün gelir soracaksın belki de; “seni bana ne getirdi” diye!

Bütün aşklar ayrılıkla bitmek zorundamı?

Herşey Nekadarda farklı başlamıştı sonunun buralara geleceğini hiç düşünememiştik. ama demekki bizim aşkımız dünyanın sonuymuş bunu öğrettiler bana.
sonu olmayan bir aşk... bunu geçte olsa, pahalıyada mal olsa öğrettiler.

Sanki günah keçisi oldum sevdiğim saydığım tüm insanlar karşıma çıktı.
meğer sevmek ne zormuş ne kadar suçmuş. hatada bende suçlarda bende senden beni affetmeni dileyecek yüzüm yok. herkese karşı tek suçlu benim. Senin ve herkesin keseceği cezaya razıyım.

ben herşeyi sineye çekerdim bağrıma taş basardım ama BAL GÖZLÜMÜN üzülmesine dayanamazdımki, 0na kıyamazdımki.
Bu aşkın sonu er yada geç 0nu üzecekti buna dayanamazdımki.

çok uzun yazmak isterdim yazacak çok şey var aslında, ama neyi değiştirirki?
Keşke beni hiç tanimasaydin. keşke hiç sevmeseydin. keşke hiç olmasaydım.
seni çok sevdim, ama sen neolur sevme beni, ne olur unut beni.
ben herşeyin kötüsüne, sen herşeyin en iyisine layıksın.
bana yaşattığın güzellikler için sonsuz teşekkürler Ömrüm.

o içimi eriten gülüşün yüzünden hiç eksik olmasın
aklımı başımdan alan BAL GÖZLERİN hep gülsün
"Ömrüm dediğim" ömrün, mutlulukla geçsin.
her mevsimin bahar, keşke dediklerin senin olsun

Allaha emanet ol "BAL GÖZLÜM". Hoşçakal............



Kayıt tarihi : 11.04.2006 - Toplam yorum : 6

şimdi hüsamettin intihar ediyo falan yazmıyacaksın değil mi???? ayyy bi de buna dayanamam yani:)


Yok yok etmiyor vallahi bak:))) Biraz cırkını çıkardım galiba uzatarak bilmiyorum ama İntihar yok..
Kayıt tarihi : 11.04.2006 15:41:00 - Yorum sahibi: cemse001
 SEN DEVAM ET YAZMAYA, BEN ZATEN BÜTÜN FİLMLERİN DE DEVAMINI MERAK EDERİM.... MUTLU SON YA DA MUTSUZ SON, EEE SONRASINDA NE OLUR ACABA DİYE  DÜŞÜNÜR DURURUM:))))))

Eee güzel gelin burda düşünecek bir yer kalmadı artık. Sonuç belli oldu. Şimdi de her insanın yaşadığı bir çöküş olurya bu tür ilişkilerden sonra işte ben o çöküşü kahramanlarımızın yanlız yaşadıklarını paylaşacak kimseleri olmadıklarını sadece kendi yazdıkları ve ettikleri ile kendi dertlerinin dert ortağı olmaya çalıştıklarını anlatmaya çalıştım.:))
Kayıt tarihi : 11.04.2006 18:17:00 - Yorum sahibi: cemse001

iyide bu mektup nerden çıktı şimdi benim hatırladığım tek mektup hüsamettinin yazıp cebinden hiç çıkartmadığı mektuptu ayşe ile görüşürken ki o mektuptada ayşeye dair bir şey olmamalıydı olursa sorun olurdu diye hatırlıyorum...


:) Bu mektup dedimya Ayrıldıktan sonra yollanmamak üzere yazılmış bir mektup. Biri evli biride nişanlandı. Kime dert açabilirlerki. Haliyle yazdıklarıyla kendi dertlerine ortak bir arkadaş yaratmaya çalışıyorlar. Yazarak rahatlama yolunu seçmişler yani:)


Kayıt tarihi : 12.04.2006 10:16:00 - Yorum sahibi: eb79
Off yaa dumankemal, 0nların ayrılık acısına üzülüp, birkaç gündür tam unutmuşken nerden çıkardın bu mektubu şimdi?:) Al işte, bi kere daha üzüldüm!!:(


Aaa sen üzülme ya acemilerin bilgesi arkadaşım. Değiştireyim istersen sonunu mutlu son yapayım ama o zman yaşanmış bu olayı değiştirmiş olurum.. Sen mutlu olacaksan değişiriz ne olacak:)
Kayıt tarihi : 12.04.2006 11:02:00 - Yorum sahibi: acemibilge
Evet ya şimdi nerden çıktı bu mektup, sanki intihar edecekmiş gibi.... Hüsamettin'in durumu da zor tabiki, ne yapsın yukarısı bıyık, aşağısı sakal hesabı arada derede kaldı.Umarım intihar değildir sonuç hem Ayşe hemde Hüsamettin için iyi olur.Çünkü yaşadıkları çok temiz ve saf bir aşktı bence.. :)))


Allahım ya bu güzel ve,,yorumun için teşekkür ederim. Dediğim gibi sonunda intihar yok. Aslında bu dahada uzun yazılabilirdi. Ama kimse sıkılmasın diye kısa kestim. Şimdide böyle kendilerini nasıl tatmin etmeye çalışıpta başarılı olamadıklarını anlatmaya çalışıyorum. Hem zaten hüsamettin 6 bölümün sonunda da yazdığım gibi kalp hastası. İntihar etmesine gerek yok. Yaşadıkları 0nu kalbinden yakalamış. Zaten ölümü kabullenmiş. Ama intihar edeceğini sanmıyorum:))
Kayıt tarihi : 12.04.2006 17:39:00 - Yorum sahibi: Nisanur70

GÜÜZZZZEEEELLLLL :))TEŞEKKÜRLER

ELLERİNE SAĞLIK OLDUKÇA SÜRÜKLEYİCİYDİ.


Rica ederim.. Bu kadar ilgi görmesi beni bile şaşırttı doğrusu:)) Ama şaşırmamakta gerekiyor. Konu aşk olunca ilgide haliyle büyük oluyor....


Kayıt tarihi : 13.04.2006 15:46:00 - Yorum sahibi: suddenly1969


BİR AŞK HİKAYESİ 6. Bölüm Yeni yorum girAç/Kapa

17 Kasım;
Planların alt üst olacağı, düşüncelerin hayallerin yıkılacağı gün.. O gün hüsamettin eve gelir. Eve gelmeden 10 dakika önce Ayşe ile telefonda görüşmüştü. Herşey yolunda sevdiği 0nu seviyor ve bekliyor herşey istediği gibi olmaya başlamıştı. Ama o akşam hüsamettinin evinde herkesin gözlerini yaşartan bir olay olur. Hüsamettinin kızı daha adını bile söylemekte güçlük çekerken o akşam söyleyeceği hüsamettinin bütün hayallerini yıkacaktı..
-- Üf ya ben ölmek istiyorum babam annemle beni sevmiyor.........
Evet dili dönmüyordu belki yemek bile isteyemiyordu ama o akşam söylediği bu cümleevdeki herkesi gözyaşına boğmuştu. Hüsamettin düşünmeye başladı. Acaba doğrumuydu.. Doğru diyordu seviyordu ama çocukların günahı neydi ki?
Birden geçmişi gözünün önünde canlandı. Çocuğunun doğduğunda yaşadığı o büyük sevinci hatırladı. İşten eve geldiğinde çocuğunun baba deyip kollarına koşarken tüm yorgunluğunu nasıl unuttuğunu hatırladı. Ya ayşe... 0ndan bir haber bekliyordu. Artık bir yol çizmesini istiyordu. Gerçi ayşe çocuklarına bu kötülüğü yapmasını istemiyordu ama oda çok seviyordu.. Yapacak birşey kalmamıştı göz yaşları içinde Ayşeyi aradı..
Ayşe Alo dedi. Fakat hüsamettin ses veremedi. Konuşamadı.. Kelimeler boğazına düğümlendi. Telefonu kapatıp iyice rahatlayana kadar ağladı. Ayşe demişti. Ben 0nlara elimden gelenin en iyisini yapar iyi bir anne olurum ama gerçek annesinin verdiğini veremem. İyi düşün hüsamettin. Herkes üzüleceğine biz ikimiz üzülürüz. Hem böylesi daha iyi olur. Evet buydu sevgi. Buydu İncitmeden sevmek. Buydu Bencillik yapmadan sevmek.
O gece sabaha kadar uyumadı hüsamettin. Yalnız kaldığını düşündü bir an. O anda aslında uyumayan iki kişi daha vardı. Biri hüsamettinin yan odasında. Biride uzakta.
Uykusuz gecenin ardından zor ve kötü geçecek bir günün ilk ışıkları camdan odanın içine süzüldü. O geceki üçüncü paketin son sigarasını yaktı ve çocuklarına bakıp dışarı çıktı. kararını vermişti. Ama bir türlü netleştiremiyordu. Akşama kadar normal geçen bir gün. O gün ilk kez saat 21:05 te görüştüler telefonda. Hüsamettin söylemek istiyordu ama söyleyemiyordu. Ayşe ise o gün hüsamettindeki durgunluktan anlamıştı aslında.
A- Sıkma kendini hüsamettin sevdiğini biliyorum sende sevdiğimi bil. Ama yapmak zorunda olduğun birşey varsa 0nuda yapmak için bekleme. çünkü benimde çok canım yandı. Artık birşeyler yapalım. Seninle olmayı seninle bir ömür geçirmeyi yaşamaktan daha fazla istiyorum. Buna emin ol.
H- Ayşe seni seviyorum ben.
Sürekli ayşe diyor ama bir türlü devamını getiremiyordu. Bir ara ayşe;
- Hüsamettin söyle. Hadi ne olur. Üzülmeyeceğim bak söz.
Bunları söylerken iki taraftada gözyaşı sel oldu adeta. Artık ikiside ağlarken birbirlerinin seslerini duyuyordu. Hüsamettin ayşeye sordu;
H- Ayşe söylemek istediğin birşey varmı. Söyle son olsun. Ne derdin son lafında.
A- Hüsamettin Allah seni mutlu etsin çocuklarınla....
Bir ara hüsamettin ayşeden ' Gel yine ellerimi tut, Bi zmutlu oluruz herşey unutulur' demesini bekledi ama acaba öyle deseydi ne değişirdi. Bunun cevabı o gece verilemeyecekti.
H- Yapma ayşe..
Ağlamak değildi adeta çığlık atılıyordu. Ama Ayşe ben ağlamıyorum ne olur şimd birden.. Kelimeler düğümleniyordu ağzında. Aslında sen üzülme bak ben ağlamıyorum demek istiyordu ama Ayşe yalan konuşmayı pek beceremiyordu.
Saat 23:37 olmuştu.. İkiside ağlamaktan harap olmuşlardı. Hüsamettin bir ara herşeyi unutup söylemek zorunda olduğu lafı ağzından zorlayarakta olsa çıkardı.
H- Ayşe artık yollarımızı ayırmalıyız. Ben çok denedim. Herşey yoluna girmişti ama. Çocuklar belimi büktü ayşe.
Ağlamaktan zar zor konuşan;
A- Tamam hüsamettin kendine çok iyi bak. Ne olursa olsun seni çok sevdim. Hep seveceğimde.Sen doğru olanı yapıyorsun. Sadece kendimizi değil çocuklarını düşünmelisin. 0nlar daha önemli.
H- Of ya keşke bu dakikada bu saniye kalbim dursa. Allahım ben ne yapıyorum. Ayşe seni seviyorum can. Ne olur affet. Sen beni anlarsın. Ne olur affet ayşe.
A- Üzülme hüsamettinim. üzülme canım. Zaten olacaktı. Biz zorladık ama buraya adarmış.
H- Ayşe ne olur kendine iyi bak. Ağlama ne olur. Eğer ağlarsan ben öleyim.
A- Deme öyle. Ağlamam. Sende ağlama. Mutlu olman için hep dua edeceğim. Sende ağlama hüsamettin.
H- Yine ayşe. Yine ilk önce sen kapat. Son bir söz ve kapat. Ama kapattığında ağlama olurmu.
A- Seni ölene kadar seveceğim hüsamettin........
Saat 23:42. Ayşe telefonu kapattıktan sonra dakikalarca telefon kulağında sanki kapanmamış gibi
' Ayşe gitme dur ayşe bende seni seviyorum ne olur bekle' diye haykırdı ama Ayşe o dakikalarda çok harap bir halde kendini toparlamaya çalışıyordu.
Bu satırlarda açıklanamayacak kadar çok seviyorlardı. Hatta yazılanlar yaşadıkları iyi veya kötü olaylarım sadece kısa bir özetiydi ama gerçek olan birşey varsa oda artık bitmişti.
O gece ağlayarak yattığı yerde sızıp kaldı hüsamettin. Sabah kalktığında camda ki güneş sanki 0nun üstüne değilde başka yerelere veriyordu ışığını. Evden çıkarken eşine bu akşam eve erken geleceğim ve seninle konuşacağım haberin olsun der.
Eşi yine korkamaya başlar. Bu kez ayrılık korkusu içten içe sarmıştı 0nuda. O akşam eşi ile konuşur. Artık herşey değişti. Ben çocuklarım için sevdiğimede sevenimede kıydım. Oda bunu isterdi zaten. O çok iyi biriydi. Neyse Ayrılmayacağız merak etme ama sana karşı değişmem için zamana ihtiyacım olacak. Sende yuvanın kavgasını yaptın sanada kızamıyorum artık. Ama biz kaybettik. Kazanan yok bu aşkta..
O an hüsamettin eşi sevincinden ağlamaya başladı ve hüsamettine sarılmak için harakete geçti. Hüsamettin 0nu geri çevirdi ve zaman dedi.
Yaklaşık 120 gün geçmişti aradan. Bu zaman içinde hüsamettin ayşenin istemeyerekte olsa belki hayırlı olur diye ailesininde isteği üzerine bir kişi ile sözlendiğini duymuştu. Aslında nişanlanmıştıda. Fakat Hala hüsamettini seviyordu ve sevildiğinide biliyordu. Bu 0nu mutlu ediyordu aslında.
AYŞE:
Saygı duyduğu iyiliğine güvendiği bir insandı nişanlısı. Aklında hala hüsamettin olsada alışmalıydı 0nsuzluğa. bir süre psikolojik tedavi gördükten sonra hüsamettine söz verdiği gibi ağlamayı bırakmıştıda. Ama çoğu zaman tutamadı sözünü. Hüsamettin ile tanıştığı 11 şubat akşam nişanı yapıldı. Bu sadce bir rastlantıydı. Şimdiler mutlu olmak için ve mutlu etmek için çalışıyor ve düğününü bekliyor.
HÜSAMETTİN:
Bir süre evden uzak kaldı. Eve döndüğünde çocukları ve ailesi 0nu tekrar aralarında görmenin sevincini yaşadı. Hala odaları ayrı ama aynı evde ve çocuklarının başında. Ayşenin nişan olayını öğrendikten sonra üzülür ama 11 şubata denk gelmesine belki o günü sadece nişan günüm diye hatırlarda üzülmez diye sevinir. Hala seviyor. Hemde unutmayı hiç düşünmeden. Hem ayşeyi düşünüyor, Hem kalbinin artık aksadığını ve ölümün yakın olduğunu düşünüyor......


               S O N . . . . . 



Kayıt tarihi : 7.04.2006 - Toplam yorum : 7

Ohh be bitti sonunda ya ne diyeyim üzülmeli mi sevinmeli mi ama en iyisi de bu oldu galiba... Ayrica kemal bu hikayeyi bizlere sundugun icinde cok tesekkürler gercekten hos heyecanli bir hikayeydi. Senden yeni hikayeler bekliyoruz sevgiler.....

Sevgiler sizinle. Beğendiğin ve sürekli takip ettiğin için teşekkür ederim.
Kayıt tarihi : 7.04.2006 22:27:00 - Yorum sahibi: ayska1979
ben demiştim bak işte gerçek kesitteki gibi bitti 0ndada final cümleleri böyle yapılıyodu ama üzüldüm keşke böyle olmasaydı....


Aslında daha uzun yani en az 2 bölüm daha giderdi. Ama sanırım fazla uzatıp insanları sıktık. O sebeple sonunu bu şekilde bağlamak istedim:)
Kayıt tarihi : 7.04.2006 23:45:00 - Yorum sahibi: eb79
çok harikaaaaa :(

Kübracım.. Henüz 14 yaşında idin.. şimdi ise 30 lara yaklaştın. Umarım kimse üzmemiştir seni. Pıtırcık kardeşim benim

Kayıt tarihi : 8.04.2006 15:08:00 - Yorum sahibi: kübra14
Emeğin için ellerine sağlık diyorum sevgili dumankemal!.:)  Ama ben sevenlerin ayrılmasına her zaman çok üzülmüşümdür. Bu yasak aşk olsa bile.. Keşke Ayşe ile Hüsamettin'in beraberliği ile sonuçlansaydı hikaye!..:(  Yeni hikayeler için "Happy End" siparişi veriyorum şimdiden!!:)))


Aa tabi bundan sonra happy and.. Bu arada ilgin için teşekkürler
Kayıt tarihi : 9.04.2006 21:51:00 - Yorum sahibi: acemibilge
Öncelikle yazdığın bu güzel heyecanla okuduğumuz hikaye için çok çok teşekkürler arkadaşım. Bende Acemibilge arkadaşımın fikirlerine katılıyorum, Bu bir yasak aşk bile olsa sevenlerin beraber olmaları taraftarıyım.Sonu kötü bitti diyemiyorum, çünkü çocuklarına da bunu yapamazdı sanırım. Doğrusu bir çıkmazda olan Hüsamettin'in yerin de olmayı hiç istemezdim... :))))

Çok zor olurdu herhalde değilmi? Ama ayşede hüsamettin de en zorunu yaşamışlar herhalde...
Kayıt tarihi : 10.04.2006 08:59:00 - Yorum sahibi: Nisanur70
AYY AĞLARIM BEN YAAAAA........ OFFFF...... Bİ ÇOCUKLA SAVAŞILAMAZ Kİ:((((( KEŞKE OLABİLCEK  BİRŞEY OLSAYDI AMA.......:(((((

Doğru diyorsun herşeyle savaşırsın ama çocukla asla.. Sanırım olabilecek bir yol yokmuş:(
Kayıt tarihi : 10.04.2006 15:09:00 - Yorum sahibi: cemse001
Yorumu sona bırakmıştım.Ellerine ,yüreğine sağlık....teşekkürler....


Sende yorun yazdın ya artık ölsem gam yemem.. Teşşekkür ederim.. Beğendiğinize sevindim..  Sevgili arkadaşlarım nerelerdesiniz  :((
Kayıt tarihi : 10.04.2006 16:06:00 - Yorum sahibi: anayasa


BİR AŞK HİKAYESİ 5. BölümYeni yorum girAç/Kapa

Bu vedadan sonra artık planlar değişir. Bundan sonraki konuşmaları hep ayrıldıktan sonra nasıl bir yol çizecekleri ve Ayşenin ailesinin nasıl bir tepki vereceğidir.
H- Alo nasılsın hayatım.
A- İyi canım sen..
H- Ev ile ilgili bir kaç işim var 0nlara bakıyorum iş çok yani boş vakit yok artık..
A- Peki..Bu arada ben aileme hala beraber olduğumuzu ve senin durumunu açayımmı?

H- Sen bilirsin canım ama çok çekiniyorum. Çünkü çok farklıyız ailenin vereceği tepkide doğal olarak büyük olacak. Üstelik bu tepki karşısında seninde nasıl bir yol çizeceğin önemli. Yani tekrar üzülmeni tekrar ağlamanı istemiyorum.. Ailen ile benim aramada bir seçim yap demiyorum ama biliyosun işte.

A- Bak canım. Ailem ile diyaloglarımı biliyosun. Hele abim arkadaşım gibidir. 0nu üzmektense ölmeyi tercih ederim bunuda biliyorsun. Ama beni anlayacaklardır. Çocuk değlim. Verdiğim kararın nelere mahal vereceğini tahmin edebiliyorum. Ama tepkileri kalıcı ve sert olursa şuna emin ol gerekirse aileme bile sırt çeviririm. Bunu yapmak söylemekten daha zor ama yaparım can...

H- Bu şekilde konuşma bitanem.. Ailen üzülmesini istemem. 0nların vereceği tepki çok önemli. Üstelik beni boşanma işlemimden sonra sadece ben olacağım. Çünkü ailem beni bu konuda dışladılar. Yani ayrılmamı istemiyorlar. ayrıldığımda sana yada hanene getirebileceğim bir büyüğüm olmayacak. Sadece ben. Bunların hepsini göğüslememiz zor olacak. Ben alabileceğim en sert tepkiye hazırım. Biliyosunki ben her zaman olumsuz sonuçları düşünüp kendimi 0na göre hazırlarım. Ama bu ters tepki düşündüğümün üstünde olacak buna eminim.

A- Yalnız olmayacaksın canım. Beraber olacağız. Ne olursa olsun.

H- Bundan şüphem yok. Ama ailene ters cevap veremem hakkımda yok. Sonuçta kurulu düzenlerini ve hayallerini yıkan adam olarak karşılarında olacağım.

A- Bakalım can. Hele bir sen kendini hazır hisset. Sonrasında olacaklara dayanacak gücüm var. Gücüm sensin benim.

H- Tamam bitanem...Hadi görüşürüz..
İkiside ailelerini hiçe sayacaklardı. Aslında işlerinin çok zor olacağının farkındaydılar. Ama sevgileri her zorluğu yenecek güçteydi..

Bunlar konuşulurken hüsamettin o an ramazan ayı içinde olduklarından dolayı eşine konuyu iyice açmış fakat boşanma işlemeleri için ramazan sonunu bekleyeceğini söylemiştir. Eşi perişandır. Çünkü artık boşanalım diye söylemiyor birde gün veriyor ve o ana kadarda sadece gündüzleri eve geleceğini söylüyor. Yapacak çok şey vardı. Ama sanki tükenmişti zamanı. Ama hüsamettinin eşi hiçte bu işin peşini bırakacak gibi değildi. Gerekirse Ayşe ile konuşur bu işin sonunu tatlıya bağlar. Ama beklemeliydi. En azından bir süre daha..
Ayşe, Hüsamettinin ramazan sonuna bekleyelim demesine biraz şaşırmıştır. Çünkü sanki ayrılmaya niyeti yok gibi düşünür. Bu yüzden kendi içinde birçok düşünce geçer ve bütün bu düşünceler 0nu biraz daha yıpratır..Artık dayanamayacak hal alır durumu. Hüsamettini arar ve;
A- Hüsamettin seninle konuşmak istiyorum müsaitmisin?
H- Evet Ayşe. Hayırdır.
A- Şu an ne yapıyorsun..
H- Burdaki evi eşime bırakacağım 0nun işlemleri ile uğraşıyorum. Elektrik,su vs. 0nları halletmeye çalışıyorum. Eee malum ben artık buralarda kalmam.
A- Hüsamettin bugün eşin aradı...
H- Ne........Nasıl....
Yaklaşım 4-5 dk sonra;
H- Ayşe eminmisin 0nun olduğuna.
A- Evet konuştuk.
H- Nasıl ya. Ne konuştunuz. Hem nasıl arar nasıl yapar bunu. Yanlış bir şey söyledimi ayşe. Tersledimi seni.
A- Hayır. Gayet nazikti. Ama söyledikleri beni çok üzdü. O yüzden seninle konuşmak istedim.
H- Ne dedi sana ayşe. Neden üzdü seni.
A- Yuvamı yıkma dedi. Ben bir şekilde 0na katlanırım 0nunda gönlünü yaparım sonuçta arada çocuklar var. Kendiside ilerde pişman olacak ama bunu şimdi ne sen nede o anlayamaz. Ne olur sen aradan çık. Sen yine mutlu olursun bir yuva kurabilirsin. Ama ben.. Çocuklarım var 0nalra bu yaşta böyle bir sıkıntı çektirmek istemiyorum dedi. Hüsamettin seni seviyorum ama doğru olanı bu. Eşini boşama ne olursun. Ömrüm boyunca içimde bir sıkıntı olmasını istemessin değil mi?
H- Ne yani sen olmayınca ben boşanmayacakmıymışım. Sadece kendi yazdığı senaryo. Ama sen 0nu tanımıyorsun. O yüzden konuştukları sana dokunaklı gelmiştir. Hadi hepsi bir yana sen gerçekten bunları düşünerekmi konuşuyorsun. Ne demek ayşe bırakma aileni. Ben seni istiyorum..
A- Çocuklarında yarın bir gün babasını yanında isteyecek, annesini yanında isteyecek. Ben ne kadar iyi olmaya çalışsamda öz anne gibi olmam mümkünmü canım. Bırak gömelim içimize herşeyi. Olmamış gibi davranamayız ama belki toparlanabiliriz. Bırakma aileni.
H- Ayşe sen şimdi iyi değilsin. Seni daha sonra arayacağım. Ne olur şu düşünceyi içinden sil. Rahat ol. Senin hiçbir suçun yok. Tamamen benimle eşim arasındaki olan sorun eşimin kendi sorunudur.
A- Yuva yıkan kadın olucam bunu kaldırırım ama sen mutlu olursan yanımda olursan. Sana yuvanı yıkma diyorum ama ayrılalım diyemiyorum. Ne olur daha sonra ara şimdi iyi değilim.
H- Peki canım. Ne olur sıkma canını. Bu kötü günleri ilerde hatırlamayacaksın bile. İstesende hatırlamana müsade etmeyeceğim. Mutlu olacağız. Sen benim tarafımı sorun olarak görme. Önemli olan senin ailenin tepkisi. Ben herkesden ayrı geleceğim dediysem çocuklarım hariç. 0nlarda olacak biliyosun. O sebeple senin ailenin tepkisi daha önemli benim için.
A- Peki.. Şimdilik kapatalım. Tamam aşkım.
H- Tamam. Hadi kendini üzme.

Bu konuşmadanda görüldüğü gibi ayşe hem ayrılalım hemde ayrılmayalım. Yani hep ikilemde kalmıştır. Bunun suçu aslında tamamen hüsamettindedir. Ama ayşe sevdiğine suç yüklemek istemez.

Çünkü kendinden çok 0nu düşünür. Bir türlü kafasından silemediği ise hüsamettinin eşinin ağlayarak konuşması ve söylediği sözler. Ne yapmalıydı.

Sevmek aslında neydi. Sevdiği için herşeyden vazgeçmekmi? Yoksa yakınlarının mutluluğu için kendi mutluluğundan vazgeçmekmi? Aslında ikiside sevgi adına yapılacak fedakarlıklardı. Ama her iki fedakarlıkta sonucunda ya kendisine, yada sevdiğinin ailesine zarar verecekti.
Aslında kararını çoktan vermişti. Hüsamettin ayrılacak kendisi ise ne pahasına olursa olsun 0nunla evlenecek hatta gerekirse gelinlik bile giymemeyi göze alacak ve 0nun çocuklarına anne olacaktı. Ne büyük fedakarlık, Ne büyük sevgi.. Ama madalyonun öbür yüzü bir türlü rahatlamasına izin vermez.
Hüsamettin bütün işlemlerini yapmış artık ramazan ayının çıkmasını bekler. Hatta eşi ile uzun uzun konuşur ve çocukların durumları kendisinin durumu ile ilgili bir anlaşmaya bile varırlar. Fakat eşi her fırsatta ayrılmak istemediğini ne pahasına olursa olsun kendisini mutlu etmek için elinden geleni yapıp geçmişi unutturacağını söyler. Aslında hüsamettin içinde kolay değildir. İçinde beliren acıma duygusu eşine karşı olan sevgisinin tamamen bittiğinin işaretidir. Bunu bilmektedir. Ama yinede başka bir yanlış yapmamak için 40 kez düşünüp birkez yapması gerektiğini biliyordur. Herşey normal de Öyle bir olay vardırki hüsametinin yaşayacağı o olay herşeyi değiştirecektir.
Hüsamettin, Ayşe ile konuşarak bir süre aramayacağını bu sürenin içinde kendisinde sakin kafa ile düşünmesini söyler. Çünkü ben kararımı verdim ama senin yanlış birşey yapıp ailene ters düşmeden önce herşeyi ince bir elekten geçirmeni istiyorum. Sonrasında seni benden ölüm bile ayıramaz aşkım der. Ama bu söylediği 17 kasım akşamı değişecektir.

DEVAM EDECEK..........



Kayıt tarihi : 4.04.2006 - Toplam yorum : 6

hih yine en heyecanli yerinde kestin yani duman tam havaya girmistim neyse devamini bekliyorum en acele tarafindan :)


Vallahi bu kadar uzayacağını bilmiyordum. En heyecanlı yerinde 7500 harf sınırı doluyor ben ne yapayım:)
Kayıt tarihi : 4.04.2006 20:06:00 - Yorum sahibi: ayska1979

ya bişi söylicem bu yazı dizisi git gide flash tv deki gerçek kesitlere benzemeye başladı hani yazım uslübü felanda öle arada perihan savaş girer ve metni okur felan ya bende yazıyı okurken kafamın içine perihan savaş giriyo o konuşuyo sanki :D  ama bu böyle ne kadar daha sürecek ??????????????

 Arkadaşım bu en fazla 2 bölüm daha gider.. Ama dediğin gibi öyle programlar ile alakası yok. Gerçekten yaşanmış olduğuna inandığım bir olayın ki bu olay 386 sayfalık bir kitap halinde ben sadece özetinin özetini yazıyorum.. Sen o tür progrmları fazla izledin galiba:) Etkilendiğine göre:) Ama arkdaşım fazla takılma o programlara..:))


Kayıt tarihi : 4.04.2006 21:09:00 - Yorum sahibi: eb79
Bundan önceki bölümü okuyamamıştım, şimdi ikisini birlikte okuyunca daha bi iyi oldu:)) Ne güzel yaa!.. Radyodaki "ARKASI YARIN"lar gibi..:) İyi ki böyle bölüm bölüm yazıyorsun.. Heyecanla takip ediliyor o zaman..:))


Beğenmene ve takip etmene çok sevindim .. Teşekkür ederim..
Kayıt tarihi : 4.04.2006 23:34:00 - Yorum sahibi: acemibilge
hafızxa çok kötü bir şey hatırlamakta okula giderken hocalarımız izleyin derdi ve sakın böyle olmayın  ordan kafama kazınmış işte...  
Kayıt tarihi : 5.04.2006 10:22:00 - Yorum sahibi: eb79

En can alıcı yerinde bırakmışsın ya... olmaz ki ama:((( kesin Hüsamettin kendini ve Ayşeyi 17 Kasım günü öldürecek, ölüm bile ayıramıycak dediğine göre.. Ben öyle düşünüyorum. Ama yine de meraktan çatlıyorum valla. :))))

 Bakacağız bakalım ölecekmi, öldürecek mi?:)


Kayıt tarihi : 5.04.2006 10:44:00 - Yorum sahibi: Nisanur70
ı-ıh yine cesaretsiz korkak kararsız bir erkek ve sürekli fedakarlık yapması gereken ezilen kadınlar hikayesine dönüştü bence monotonlaşmaya başlamadı mı sence de yani klasik sıradan tv dizileri gibi,kusuruma bakma nacizane fikrim bu ama başlangıçtaki farklılık yok artık,sonu da ya sıradan diziler gibi bitecek yada şu "kesişme" filminin sonu gibi olacak galiba,of meraktan da ölücem neyse,haddimi aştım şekerim sen yazmana bak,bana aldırma sakın.



İçinden geçenleri söylediğin için teşekkür ederim. Aslında aklısın daha farklı devam edebilirdi. Benim hatam.. Ama sonu bir şekilde gelecek.. Umarım beğenirsin.
Kayıt tarihi : 7.04.2006 12:39:00 - Yorum sahibi: suddenly1969


BİR AŞK HİKAYESİ 4.BölümYeni yorum girAç/Kapa

Ayşe konuyu kimseye açamaz. Çünkü düştüğü durum çok kötüdür. Sadece annesi ve ablası ile paylaşmıştır hüsamettin ile olan arkadaşlığını. Sonunun hüsran olacağını nerden bilebilirlerdiki. Aslında annesi ayşeyi uyarmıştı. Bu şekilde arkadaşlıklarda mutlaka sorun çıkar iyi araştır kızım diye. Ama ayşe o kadar sevmiş ve inanmıştıki bunları belki kırk sene göremezdi.
Artık Ayşe için kötü günler başlamıştı. Artık kime güvenebilirdi. Kime seviyorum diyebilirdi. Bir gün kendini toparlayıp hüsamettine bir mail çeker. Ağır itamlar, sert çıkışlar ama her satırında hala sevgi olan sözler...
Hüsamettin maile cevap verir. Zaten konuşmayı hala 0nunla olmayı istiyordur. Ve yine konuşurlar. Bu kez isimleriyle hitap ederek ve yüzlerini görmedenkonuşurlar acı versede..Ayşe içindeki zehiri akıtmak için bir yol ararken yine düşmüştür gönlünün 0nu götürdüğü çukura.
Hüsamettin Konuyu açar. Herşeyi anlatır. Eşi ile anlaşamadığını zaten ayrılacağını ama çocuklar için bir süre sabrettiğini ve artık sabrı kalmadığını söyler. Ayşe;
- Hayır ayrılmaacaksın. Ben seni affediyorum. Ailenle ol. 0nları üzme. Eşinle konuştuğum gün çocuğunu sesini duydum . hala kulaklarımda.(ağlamaya başlar)
H- Yapma ne olur.
Aslında söyleyecek pek fazla bir cümle yoktur hüsamettin için o yüzden susar. Özür dilemekten ve sevdiğini söylemekten başka birşey diyemez. Ama her ne olursa olsun eşinden ayrılacağını bunun kendisi ile alakası olmadığını söyler. Aralarındaki sorun o kadar çok büyürki. Sonunda Ayşe bir arkadaşı ile konuşur.
A- F. Hüsamettin ile konuş. Yuvasını dağıtmasın. Bizim aramızda geçenler beni yaktı ailesini yakmasın.
Arkadaşı: Merak etme sen ben konuşurum. Ama neden bana daha önce söylemedin. Hiç olmazsa kim olduğunu ne olduğu öğrenirdik.
A- Bilmiyorum. Şu an bilmekte istemiyorum düşünmekte. Tek bildiğim 0nu hala sevdiğim. Ama bir yuva yıkılmasına sebebiyet vermek istemiyorum.
Hüsamettin ile ayşenin arkadaşı arasında geçen konuşma tehditlere kadar çıkar. Hüsamettin o sıralar ayrılmak istediği için ve ayşe ile beraber olmayacağını anladığı için daha uzaklara gitmek için plan yapar. Ve daha öncede planlamış olduğu bir işi memleketinde yapmaya karar verir. Memleketine gider ve Ayşenin arkadaşı ile orda konuşur. İş tehditlere girince ailesinin huzuru bozulmasın diye mecbur tekrar ailesinin yanına gelir. Nihayetinde Ayşenin kötü halini gören arkadaşı hüsamettine o artık seni sevmiyor ve 0nu tehdit etme yoksa karşında bizi bulursun lafına karşılık veremiyor. Çünkü o ayşeyi hiç tehdit etmemişti. Olay artık başka bir boyuta girmişti. Herşey bitmeliydi. Başka bir yolda yoktu zaten.
Bu tartışmalardan sonra Ayşe bir daha konuşmama kararı alsada inanılmaz bir şekilde yine bu düşüncelerinden vazgeçeceklerdir. Her gün en azından belki konuşur umuduyla msn ye giren hüsamettin bir gün istediğine kavuşur. Ayşe çok özlemiştir. Konuşma teklifini kabul eder. Hemen kamerasını açmasını ister hüsamettinden. Yüreği yerinden fırlayacak gibidir. Evet hala seviyordu. Her şeye rağmen hala özlemişti. İçindeki kin ve nefret 0nu görünce birden dinmişti sanki.İkiside ağlamaklı gözlerle konuşurlar. Hüsamettin neden telefona eşinin baktığını bir bir anlatır.
H- Sen o gece Keşke evli olsaydın boşanmış olsaydında böyle bir işe girmeseydin ben yine seninle olurum lafını edince. Artık ikinizde öğrenmelisiniz. Ve ne olacaksa bundan sonra olmalı diye düşündüm.
A-Peki beni hiç düşünmedin mi. Ne hale düştüm biliyormusun. Herkes bana acırmış gibi bakıyor. O kadar etkilendimki durup durduk yerde ağlamalarım yüzünden artık dışarı çıkamaz oldum.
H- Seni çok iyi anlıyorum ayşe. Biliyosun ki. İkimizde birşeyler arıyorduk. Bulduk ben seni buldum. Arkadaşlığını kaybetmeyeyeyim derken Sevgilim oldun. Çok sevdim ve hala seviyorum. Üstelik her aykırı halime rağmen. Sen sevmiyormusun..
A-...........
Evet seviyorum. Ama bu neyi değiştirir sen evlisin.
H- Evet ama eğer hala düşüncelerin aynı ise ve gerçekten seviyorsan bana zaman ver ben senin yanına geldiğimde böyle olmayacağım. Emin ol seni mutlu etmek için elimden geleni yapacağım.
A- Hüsamettin gelebilirmisin. Çok özledim seni.
Bu kez ayşe aslında yapmaması gereken bir karar vermiştir. Yeniden. Yine buluşacaklardı. Bu kez sadece konuşucaklardı. Ama iki seven insan ne konuşabilirki aşktan başka..
Hüsamettin ayşenin arkadaşı ile arasında geçen diyalogdan sonra bir intihar mektubu yazar ve 0nu ceketinin cebinden ayırmaz. Çünkü eğerki başına birşey gelirse ayşe ile olan ilişkisini bilen ailesi dikkatleri 0nun üstüne çekecekti. Bunu düşündüğü için eğer başıma birşey gelirse beni intihar etti bilsinler ve ayşeme zarar gelmesin diye bu kısa mektubu yazıp cebine koydu.
Hafta sonunu iple çeker ikiside. Tabi bu arada hafta sonuna kadar yine sık sık telefonda konuşur ve yine küllenmeye yüz tutmuş sevda bir anda alevlenir. Bu kez alev daha büyüktür. Yaklaşanı yakacak kadar. İlk olarakta hüsamettinin ailesini yakacaktır.
Yaklaşık 40 gün yüz yüze görüşememiş olmaları dahada çok arttırır heyecanlarını. Ayşe bu kez yalan söylemiştir. Bir kız arkadaşına gideceğim diye çıkmıştır evden. Hüsamettin dediği yerde 0nu bekler. Ayşe geldiğinde ise sanki parkta hiçkimse yok sadece ayşe varmışcasına Yanına doğru yürür. Mesafe daraldıkça yüzlerindeki tebessüm daha belirgin hale gelir. Çok özlemişlerdi. Ayşe her zamanki gibi sarılmıştı. Sarılınca verdiği o derin nefesle Sanki içindeki bütün zehride parktaki ağaçlara akmıştı.
H- Saçların hala aynı güzellikte kokuyor.
A- Seninde ellerin yine çok sıcak.
H- Zayıflamışsın. Hastamısın
A- Biraz rahatsızım. Boşver.Beraberiz ya
H- Hep benim yüzümden. Ne olur ne olur can kızma bana. Çok sevdim seni. Şimdi çok demek bile az geliyor sana olan sevgime...
Yeşilköyde geçer yine günleri. Ama bu kez deniz kenarı değil kapalı bir alan tercih edilmişti. İçecekler gelir.Özlem sözleri biter artık. Ciddiyet başlar.
A- Hiçmi düşünmedin beni. duygularımın hiçmi önemi yoktu senin için.
Hüsamettin bu sözden sonra başını eğer
H- Ayşe anlatamıyorum. Belki şuanki ruh halim belki sevgimin büyüklüğü ama anlatamıyorum. Oysa gelirken o kadar güzeldiki. Konuşacağım söyleyeceğim her cevap vardı aklımda. Şimdi hepsi gitti. Silindi sanki.
Kısa bir sessizlikten sonra Ayşenin gözyaşlarını silerek
H- Sen bilirmisin ayşe bilmezsin ama. İnsanın canı gibi sevdiğinin yanında elini tutamadan başını yere eğerek konuşması ne kadar acı. Biliyorum ben bundan fazlasını hakettim. Hatta ölümü bile. Ama insan sever can. Ne durumda olursa olsun insanların en zayıf kaldığı nokta.
A- İnsanların en zayıf kaldığı nokta. Eve çok iyi anlıyorum bu sözün ne anlama geldiğini.
Ayşe sevdiğinin başını kadırır ve elini tutarak gözünden akan yaşlarla benim olmayacağını bilsemde hep içimde yaşatacağım seni. Hep seveceğim. İnan kendimi biraz toparladıktan sonra birşey kalmaz. Yine eskisi gibi olurum inşallah. Ama sen ailenden ayrılma 0nlara kötülük yapma.
Hüsamettin eşi ile ilgili hiçbir halinin kendisi ile alakalı olmadığına 0nu inandırır.
H- Biz zaten uzun süredir ayrı gibiydik. Ayrılmayı birçok kez açtık. Ama çocuklar biliyosun. Çiçek gibidir. Biraz büyüsün istedik. Yani sen olsanda olmasanda zaten bu ilişki son bulacak. Ve son bulduğunda Yanımda seni görmek istiyorum. Seni seviyorum ayşe..
O gün geçer. Hüsamettin ayşeyi evine yolcularken her şey düzelecek biz yine bir olacağız. Seni seviyorum.
A- Bende seni seviyorum. Hakkım olmasada..

DEVAM EDECEK.......



Kayıt tarihi : 1.04.2006 - Toplam yorum : 5

Ayy bunlar birleşemez ebedi bi ayşegül vardı dediydi dersiniz  :) ölür bunlar ikisi birden hemde ahanda yazdım buraya :P


Oho sen bekle daha neler olacak...
Kayıt tarihi : 1.04.2006 11:03:00 - Yorum sahibi: ayska1979
Böylesine saf ve temiz bir sevgiyle birbirini seven iki aşıklar umarım birleşir, nerede şimdi böyle sevgiler, kaldımı acaba?.... "Henüz okuyabildim, siteye girince ilk işim Hüsamettin ile Ayşenin hikayesini aramak oldu ve 4. bölümü görünce büyük bir heyecanla okumaya başladım" Devamını da en kısa sürede bekliyorum arkadaşım. :)))

Arkadaşım senin ilgi ve alakana teşekkür ederim. Yorumlarınla renk katıyorsun. sağol
Kayıt tarihi : 3.04.2006 09:05:00 - Yorum sahibi: Nisanur70
hay allah bunlar gene kavuşamadı yaa :(


:((
Kayıt tarihi : 3.04.2006 12:00:00 - Yorum sahibi: suddenly1969
eeeee hani 5. hatta 6. hatta 7. hatta hatta 8. hepsini bir kerede yazarsan acayip sevindirik olcam :D

Hepsini aynı anda yazsam uzun der kimse okumaz değil mi ama:)) Şaka bir yana böyle daha hoş olur diye düşünmüştüm. Yorumun için teşekkür ederim
Kayıt tarihi : 3.04.2006 21:05:00 - Yorum sahibi: eb79
yaa abii kaç gündür 5. bölümü bekliorum :) nerde??
Kayıt tarihi : 4.04.2006 10:36:00 - Yorum sahibi: kübra14


BİR AŞK HİKAYESİ 3. BölümYeni yorum girAç/Kapa

Hüsamettin karar vermişti. Öyle birşey söylemeliydiki Ayşe 0ndan ayrılmalı ve buna mecbur olduğu için yapmalıydı. Aslında buda kötü bir karardı. Ama evli olduğu için ayrılmak zorundaydı.

H- Ayşe seninle bu günlerde çok tartışıyoruz. Ben bu durumdan sıkılmaya başladım.

A- Nasıl yani. Ne demek iitiyorsun hüsamettin. Gayet normal bir şekilde gidiyoruz. Aramızda ufak tefek sorunlar olsada aşabiliyoruz değil mi? Hem sana ne oldu sen birden değiştin. Ters bir durum mu var?

H- Evet ama bunu telefonda konuşmak istemiyorum. Bu hafta sonu konuşuruz olurmu?

A- Hayır şimdi. Bir sıkıntın varsa paylaşmalısın. Hadi

H- Israr etme ne olur. Sonra dedim.

A- Peki

Bu görüşmeden sonra Ayşe acaba bir hatamı yaptım diye düşünür. Aklına gelen birşey olunca acaba benim yüzümden mi. Ama bu kadar değişilmezki. Hep kendinde arar ama...

Hafta sonu yine buluşup yeşilköydeki mekanlarına giderler. Ayşe bir ara soracak olur. Ama ikiside o kadar değişmişlerdir ki o an. O anın sihrini bozmamak için birşey sormaz. İkiside birbirinden bekler konunun açılmasını. Ama ancak ayrılık saati yaklaşınca açabilirler.

Hüsamettin söylemek istediğinin inanılması zor bir durum olduğunu der. ve ekler. Aslında seninle bir problemim yok. Benim sorunum işimle. Ben Birçok iş yerinin muhasebe işleri ile uğraşıyorum. Ama bu senin bildiğin cinsten br muhasebe değil. Aslında bir mafyanın yanında olduğunu ve asla ayrılamayacağını anlatmak istiyor. Ama dedimya kendisi bile pek inanamaz. Aslında yaptığı işte biraz vardır maraz. Ama kuralları bu kadar ağır olan bir yer değildi.

Yaptığı iş gereği çok şey bildiğini ve ayrılmasına izin vermediklerini anlatır. bu işin içinde olduğu sürecede evlilik olamayacağını açıklar. Ayşe şaşırmıştır. Bugüne kadar nasıl anlamadı. Halbuki o kadar çok açık vermiştiki. Sık sık gelen iş telefonları. Ve iş yerinde ki rahat tavırları. Bunu anlamalıydı. Acaba bunu anlayamayacak kadar çokmu güvendim diye düşündü ayşe bir ara.
Evet çok güvenmişti. Bu güven ve bu sevgi ilede hüsamettinin ne iş yaptığı aslında önemli değildi. Önemli olan sevgiydi ayşe için.
A- Olsun hüsamettin her zman aynı olmaz ya. Elbet bir çıkar yolu vardır. Hem sen bilirsin ne yapabileceğini. Ben şuan pek sağlıklı düşünemem çünkü çok şaşkınım kusura bakma. Ama sonu ne kadar kötü olursa olsun seninle olmak isterim. Ölümse ölüm..
Bu laf hüsamettini çok etkilemiştir. Ölümse ölüm demişti. Seninle ölümlerin en kötüsüne varım demişti. Yeterki sen ol demişti.
H- Hayır ayşe. Bu işin ucu sadece bana dokunmaz. Hatta belkide bana hiç dokunmaz. Ama ya çevremdekiler. En yakınlarım.
A- Nasıl yani ailenedemi....
H- Evet çünkü bulunduğum iş ortamımdan ayrılmam söz konusu olamaz. Buna izin vermezler. Ben seninle bu ortamdada bulunmak istemem. Sonuçta benim her zaman tehlikelerle dolu bir hayatım olacak. Buna katlanamassın. Ve ben bunu senden isteyemem..
A- Sen nasıl konuşuyorsun hüsamettin. Şimdi daha çok yanındayım. İnan kimseye zarar gelmesini bende istemem. Ama yanında olmalıyım. Ne olur beni sensiz bırakma.
H- Ne olur ayşe bunu daha fazla uzatmayalım. Zaten bu durumda bile her zaman sorun yaşıyoruz. Anlaşabilmemize imkan yok. Ama biz hala bu işi uzatıyoruz.
A- Peki anlaşıldı. Sen bunu kafanda kurmuşsun bile. Sen vilirsin ama ben seni her zaman seveceğim
H- Yapma böyle. Bende seni seviyorum ama ne olur benide anla.

A- Ne olur sus bugün çok fazla geldi bu yaşadıklarımız. Ne olur. Zamanımız zaten daraldı.

H- Offff. Peki
Arılık saati gelir. Sanki bir daha görüşmeyecek gibi sıkı sıkı sarılırlar. Ayşeyi arabaya bindikten sonra hüsamettin gözden kaybolana kadar arkasına bakar. Hüsamettinde araba gözden kaybolana dek 0na bakar. Artık sondur ya. Sevidiğinin yüzünü son kez görüyorya.. O an çok acıdır. Hüsamettin gözyaşlarını çevresindeki insanlardan gizlemeye çalışsada arabaya binene kadar insanların şaşkın bakışlarından kurtulamaz.
Aslında hüsamettinin işi ile anlattıkları doğrudur. İhalelerde yasal olmayan bir çok işe adı karışmıştır. Ama bir şekilde sıyrılmış ve kendini bulunduğu işte daha az tehlikesi olan bir yere atmıştır. Tek sorun. Bulunduğu ortamdaki hiç kimsenin 0nun evlenmesi yada birliktelik kurmasına engel değildi.
Yine telefonlaşırlar. Her telefonda ağlaşırlar. İki hafta bu şekilde gider ve artık buluşmaya kara vermişlerdir bile. Konuşmalıydılar.

H- Acaba elimi uzatsam gelirmi benimle uzaklara

A- Acaba güneşin doğmadığı havanın hiç aydınlanmadığı yerlere çağırsa gidermiyim 0nunla..Evet giderim
İkiside bunalrı düşünmüş ve o an olan bir olay düşüncelerini bir birlerine açmalarını gerektirmiş. Birbirlerine ne düşündüklerini söyleyince sadece derin bir sessizlik. Sonrasında kayaların üstünde dalgaların sesini dinlemeye dalmışlardır. Bir ara ayşe kafasını hüsamettinin göğsüne dayar ve ağlamaya başlar. Gözyaşlarını göstermek istemeyen hüsamettin adeta ağladığım belli olmasın diye derin bir nefes bile almaz. Bu sessizliği tek bozan dalgaların sesiydi belkide. Çünkü hava kararmış sadece ikisi kalmıştı sahilde. Bir ara Ayşe;

A- Keşke evli olsaydın boşanmış olsaydın. ben yine seninle olurdum. Ama bu iş anlattğın kadarıyla çok kötü. Beraber olmamıza izin yok. Gerçi ben seninle her şekilde razıyım ya Sen... Belki cesaret edemiyorsun belkide gerçekten başkalarına zarar gelmesinden korkuyorsun.
Evet Hüsamettin duyacağını duymuştu. Evli olsaydın boşanmış olsaydın istedikten sonra yine gelirdim demişti. Nitekim ayrılırlar. Hüsamettin O gece eve gitmez. Direkt ofisine gider ve orda sabahlar. Eve geldiğinde ise biraz sarhoş ama yaptığını bilmektedir. O saatlerde ayşenin 0na mesaj yollayacağını bildiği için telefonunu eşinin yanına bırakır ve unutumuş gibi yapıp odasına geçer. Aslında orda bekleyecektir. Ama alkol ve sigara 0nu o kadar uyuşturmuşturki olduğu yerde sızar kalır. 1 Saat sonra eşinin odasına şiddetle girmesiyle irkilir.
Hayırdır bu ne hal ne oldu.
Eşi- Benimle ayrılmak istemenin sebebi hani bir başkası değildi. Oysa ben sadece anlaşamadığımız için ayrılmak istediğin için elimden gelen herşeyi yapıyorum gözünde iyi olmak için. Neden söylemeden bir başkası olduğunuda beni üzdün bu kadar.
H- Ne oldu ya nerden çıkardı bunları.
Eşi- Al telefouna bak. Aşkın mesaj yollamış.
Hüsamettin eşinede bir planla bunu duyurmuştur. Artık ayrılmak için eşiyle konuştuğunda ağlayıp sızlamayacak belkide hemen kabul bile edecekti. Ama ya ayşe.. Hüsamettin eşi mesaj gelir gelmez ayşeyi arar.
Eşi- Alo kimle görüşüyorum. (Ağlamaklı ses tonuyla)
A- Siz kimsiniz..
Eşi- O mesaj yolladığın kişinin eşiyim. Her ne kadar anlaşamasakta belki ayrılcak olsakta 0nun eşi çocukalrının annesiyim.
Ayşe şaşırmıştır. Buda nesi. Söyleyecek bir kelime yoktur artık. Zaten ne söyleyebilirdiki. Ah hüsamettin bana neden bu yaptından başka..
Hüsamettin o gün aramak ister ayşeyi ama ayşe hiçbir telefona cevap vermez. çünkü o kadar kötü olomuşturki. İş yerinde ağlayarak tüm dikkatleri üzerine çekmiş kimsede anlam verememiştir bu haline.

DEVAM EDECEK.



Kayıt tarihi : 30.03.2006 - Toplam yorum : 5

hah yine en heycanlı yerinde bitti işlerde bayağı kötüye sardı tüh yaf ama ben hüsamettin yerinde olsam bu tlf işini yapmazdım şimdi kesin karısıda pürüz çıkartıcak :(


İşte böyle yorumlar arıyorum ya:)
Kayıt tarihi : 30.03.2006 09:52:00 - Yorum sahibi: eb79
eeeee sonraaaa.... ya böyle kesilmez k i yaaaaa::::) şimdi adam dimyad'a pirinçe giderken evdeki bulgurdan da mı oldu yani.:::)))))


:))) bakalım hep birlikte göreceğiz...
Kayıt tarihi : 30.03.2006 10:33:00 - Yorum sahibi: cemse001
yaa en olmadık yerinde bitirmek zorunda mısın,nolucak şimdi,çok bekletme bari,elini çabuk tut yaz şunun devamını aaaaaa:)


Ama her zaman en heyecanlı yerinde bitmezmi.. Bizde öyle yaptık işte. Gerçi hart kapasitesi fazla olsa..
Kayıt tarihi : 30.03.2006 10:34:00 - Yorum sahibi: suddenly1969
Ya olmaz ki ama , en heyecanlı yerinde bıraktın, diziler gibi... ama sakın geciktirme devamını , çatlıycam yakında... :)))

Tamam arkadaşım hemennn
Kayıt tarihi : 30.03.2006 11:50:00 - Yorum sahibi: Nisanur70
Ya duman şunun hepsini yazsana yaw şurda meraktan çatır çatır çatladım demi işler şimdi daha da karışmaya başladı  ayrıca 4. seri çıktığında bana bildirde çekirdeğimide alayım yanıma hem çitlerim hem okurum daha heycanlı oluyo o zaman :)


Tamam arkadaşım.. Söylerim..
Kayıt tarihi : 31.03.2006 13:22:00 - Yorum sahibi: ayska1979


Sayfa : <<  < 1 2  >   >>

Günlük yazmak için üye girişi yapmalısınız, üye girişi yapmak için buraya tıklayın.




Günlük nedir? | Günlüklerim | Yeni kayıt | Günlük ara

Kelime Cambazı
Kelime Cambazı
Toplam 0 yarışmacı
Kelime Hazinesi
Kelime Hazinesi
Toplam 0 yarışmacı
İkili Bilgi Yarışmaları
İkili Bilgi Yarışmaları
Toplam 0 yarışmacı
Bir günlük hediye (ücretsiz) seçkin üyelik için buraya tıklayın

Ayın Yarışması

Mart ayı boyunca her gün Kakuro yarışmasına katılabilir ve hergün 48 TL değerinde bir yıllık seçkin üyelik kazanan kişilerden biri siz olabilirsiniz.
Hemen yarışmak için buraya tıklayın

Üye olan herkese
10 BONUS
Üye olmak için tıklayın
Tavsiye edenlere
10 BONUS
Tavsiye için tıklayın
Tıkla Hemen
Bonus Kazan

Bonus için tıklayın
İş ortaklığı | Web Master | Hakkımızda | Sık Sorulanlar | Bize Ulaşın
birmilyon.com bilgi merkezli bir sitedir, bilginin paylaşılması ve çoğaltılması ilkesine dayanarak,
birmilyon.com da yer alan hertürlü soru ve bilgi yarışması tamamen paylaşıma açıktır.
Seçkin üyelik | Bilgi yarışmaları | Kelime ve Zeka Yarışmaları | Günlük | Foto kulüp | Bir sorum var | Serbest kürsü
Normal üyelik | Bilgi yarışması | Çocuk yarışması | Soru gönder | Bir işlem | Bir kelime | Timsah avı
Kullanım Şartları | Güvenlik ve Gizlilik | birmilyon.com V8 turbo

Bilgi Yarışması

2,209961