Bilgi Yarışması, Ana Sayfa

Ana Sayfa

İkili Yarışmalar

Kelime Yarışmaları

Zeka Yarışmaları

Günlük

Foto Kulüp

Bir Soru

Serbest Kürsü

Dostluk

Üyelik
Ana Sayfa
Seçkin Üyelik
Mesaj Kutusu
Tavsiye Et
Tıkla Kazan
Ödül Listesi
Gruplar / Sıralama
Sohbet Odaları
  Üyelik
Kullanıcı adı
Şifre
Yeni üye
Şifremi unuttum
Tavsiye Edenlere 10,00 Bonus
Tavsiye edeceğiniz e-posta adresi


%50 Daha Hızlı Flash Menü

Aktif soru
27.965
Aktif üye
1.619

Bayrak

GÜNLÜK ÖZELLİKLERİ
Günlük sahibiaressera - İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ
Günlük adıares - Herkese açık günlük
Toplam okunma sayısı144708
Son güncelleme / Toplam kayıt17.05.2006 18:32:00 / Toplam kayıt: 52
yeni hayat

GÜNLÜK KAYITLARI
BUNLARI KAÇIRMAYINYeni yorum girAç/Kapa

http://framboise781.free.fr/Paris.htm

ŞUNA BİR BAKIN

 

1- samimi iki dost ve arkadaslardi.Fakat bir tanesi cok
 kurnaz,atilgan ve hareketli,
 digeri ise cok saf durust ve sessizdi.
 
 2- Bir gun kurnaz arkadas,diger saf arkadasinin yanina giderek
 islerinin bozuldugunu soyler
 ve kendisinden para ister.Samimi dostu 0nu hic kirmaz ve elindeki
 butun parayi arkadasina,dostuna verir.
 
 3- Arkadasi bu parayla islerini duzeltir.
 
 4- Bir sure sonra kurnaz olan yine arkadasinin yanina gider ve
 arkadasinin evlenmek uzere oldugu
 nisanlisini cok begendigini ve kendisine vermesini
ister.
 
 5- Arkadasi cok sasirir ne diyecegini bilemez…..!!!!!
 
 6- Fakat aralarinda o kadar kuvvetli bir sevgi vardir ki arkadasina
 hayir diyemez,nisanlisini arkadasina verir.
 
 7- Zaman icinde saf olanin isleri bozulur.Birden
 arkadasi aklina gelir
 (ben 0na sIkistiginda iyilik yapmistim diyerek) arkadasinin is
 yerine gider ve kendisine calismasi icin is vermesini ister.
 
 8- Arkadasi 0na is vermez. Bizim ki pismanlik ve uzuntu icinde geri
 doner ama yinede arkadasina kirilmaz..
 
 9- Bir gun sokakta dolasirken, yanina hasta ve yasli bir adam
 yaklasir.fakir oldugu icin ilac alamadigini soyler.
 
 10- Bizim ki yasli adamcagiza acir,istedigi ilaclari alir
 adamcagiza
verir.
 
 11- Kisa bir zaman sonra o yasli ve hasta adamcagizin oldugunu
 duyar.
 
 12- Yasli adam cok zengindir ve butun mirasini kendisine
 birakmistir…
 
 13- Saf adam artik cok zengindir…
 
 14- Birazda sevdigi dostuna kirginligi sebebiyle dostunun is
 yerinin karsisinda bir ev alir ve oraya yerlesir.
 
 15- Bir gun evin kapisini dilenci bir kadin calar,Yasli kadin cok
 ac oldugunu kendisine yemek vermesini
 ister.
 
 16- Bizim saf hic dusunmeden yasli ve ac kadini iceri alir,karnini
 doyurur.
 
 17- Kimsesi olmadigini ogrendigini kadina; kendisinin de yalniz
 oldugunu soyler
 ve bu evde birlikte yasayalim,sen evin islerini ve yemeklerini
 yaparsin
der.Yasli kadin hic dusunmeden kabul eder…
 
 18- Bir sure sonra yasli kadin bizimkine;kendisine uygun bir kiz
 bulup evlenmesini ister.
 
 19- Bizim ki , boyle bir kizi nasil bulacagini, kendisinin tanidigi
 olmadigini soyler.
 
 20- Yasli kadin 0na uygun bir kiz tanidigini ve kendisiyle
 gorusturebilecegini soyler.
 Gorusmeler sonunda evlenmeye karar verilir ve dugun davetiyeleri
 basilir.
 
 21- Bizimki kirgin oldugu halde cok sevdigi samimi dostunu yinede
 unutmamistir.
 Birazda geldigi konumu gormesi acisindan samimi arkadasina da
 davetiye gonderir.
 
 22- Dugun gunu gelir catar,saf adam dugun salonunda bir
 seyler soylemek amaciyla mikrofonu alir
 ve baslar yasadiklarini
anlatmaya….
 
 23- Eskiden cok sevdigim bir dostum vardi.Bir gun isleri bozulunca
 benden borc para istedi.
 Elimdeki butun parayi verdim.Evlenmek uzere oldugum nisanlimi cok
 begendigini soyleyerek
 kendisine istedi uzulerek 0nu da kendisine verdim.Cunku biz gercek
 dosttuk.onun uzulmesini istemezdim.
 Islerim bozuldugunda 0nun fabrikasina gittim ve calismak icin
 kendisinden is istedim,
 Bana is vermedi cok uzuldum,ama yinede arkadasima kizmiyorum cunku
 biz gercek dosttuk….
 
 24- Bu konu uzerine kurnaz olan arkadas daha fazla dayanamaz
 mikrofonu alir eline ve baslar konusmaya;
 “beninde bir zamanlar cok sevdigim bir dostum vardi.Islerim
 bozuldugunda kendisinden para istedim,
 butun parasini bana verdi.Sonra
ondan nisanlisini istedim uzulerek
 nisanlisini da bana verdi.”
 
 25- Nisanlisini
 istememin sebebi o kadinin arkadasima layik olmamasiydi.(HAYAT
 KADINI IDI)
 kendisi cok saf oldugu icin dostumu o kadindan bu sekilde
 kurtardim…
 
 26- Isleri bozuldugunda gelip benden is istedi,arkadasimi dostumu
 kendi emrimde calistiramazdim,
 onun icin is vermedim.
 
 27- Gunun birinde karsilastigi yasli adam benim babamdi.
 Babam olmek uzere idi 0nu arkadasimin yanina ben gonderdim ve
 mirasini 0na ben biraktirdim…
 
 28- Evine gelen yasli dilenci kadin benim annemdi; 0na bakip daha
 iyi yasamasini saglamak icin gonderdim.
 
 29- Su an evlenmekte oldugu kiside benim kiz kardesim. 0nu dostumla

 evlenmesine ben ikna ettim.
 
 30- HER SEY SENIN ICINDI DOSTUM……
 
 31- YAZININ ANA FIKRI…….?
 
 Insan dostu arkadasi icin yaptiklarini mecbur kalmadikca
 aciklamaz..
 
 Tum yakinlik duyduklariniza bir de bu gozle bakin;siz fark etmeden
 sizin icin
 kim bilir neler yapmistir.



Kayıt tarihi : 17.05.2006 - Toplam yorum : 0


GÜZEL TÜRKÇEMYeni yorum girAç/Kapa
 

DERS 1)


Bir Türkce kelime 17 ingiliz kelimesine bedeldir.


Afyonkarahisarlilastiramadiklarimizdan misiniz?


Are you 0ne of those people whom we tried unsuccessfully to make resemble the citizens of Afyonkarahisar?


DERS 2)


Yeni baslayanlar için tercüme cümlesi :


Üç cadi üç Swatch saate bakiyorlar. Hangi cadi hangi saate bakiyor?
Ingilizce tercümesi:


Three witches watch three Swatch watches. Which witch watch which Swatch watch?


Simdi ileri derece tercüme cümlesi :
Üç travesti cadi üç Swatch saatin butonuna bakiyorlar. Hangi cadi hangi Swatch saatin butonuna bakiyor?


Ingilizce tercümesi: (bunu kendinize sesli okuyun lütfen!)
Three switched witches watch three Swatch watch switches.
Which switched witch watch which Swatch watch switch?


Kayıt tarihi : 8.05.2006 - Toplam yorum : 0


ANNELERE İTHAF OLUNURYeni yorum girAç/Kapa

Mart ayi gelmisti ama kizim hala okumaya gecmemisti.
Odevlerini yapmamak icin bir suru bahane buluyordu. Elimden
geldigince ilgileniyor, calisma sevki kazanmasi icin cabaliyordum. Ancak hicbir
gelisme yoktu. Adeta inatla okuma-yazma ogrenmemeye calisiyor
gibiydi. Ogretmenligin kazandirdigi butun deneyimlerimi kullaniyor,
hicbirinin ise yaramadigini gordukce panigim artiyordu.
Kizimdan bir yas kucuk oglum ve henuz yedi aylik bebegimden
calabildigim her dakikayi kizima ayiriyor, ancak ogretmeniyle her
konustugumda buyuk bir dus kirikligi ile eve donuyordum. 'Kizim acaba
geri zekali mi' diye dusundugum oluyor, bu dusunceler yuzunden
beynimin zonklamasini gecirmek icin iki, uc tane agri kesici almak zorunda kaliyordum.O soguk mart aksaminda, sonmeye yuz tutmus sobanin yaninda, kizima heceleri sokturebilmek icin ugrasirken, 0nun ilgisizligi kalan son
sabrimi da tuketti. Aylarin birikimiyle kizi mi omuzlarindan tutup,
silktim ve minicik yanagina hatirladikca utandigim' bir tokat attim.
Yanagi kipkirmizi oldu. Saskin ama kizgin bakti. Aglamamak icin minik
dudaklarini surekli bukuyor, bakislari kalbimin otelerine dogru ok
gibi ilerliyordu.Sessizligi bozan ben oldum."Neden? Nazlihan neden? Nicin okumayi ogrenmek icin gayret gostermiyorsun? Sen aptal degilsin. Neden kendine aptalmissin gibi davranilmasina izin veriyorsun?" Bir an durdu, sonra sesinin butun yirticiligi ve kiniyle, "Cunku ben okumak istemiyorum" diye haykirdi. Kulaklarima inanamiyordum. Yuksek tahsil yapip, iyi bir gelecegi olacagini dusledim biricik kizim, benim, ben ogretmen Emine Ozgenc'in kizi "Okumak istemiyorum" diye bagiriyordu.Hayal kirikligi ve saskinlik icerisinde "Neden?" diye sorabildim."Cunku ben senin gibi okuyup, ogretmen olup, cocuklarimi evde yalniz birakip ise gitmeyecegim, Calismayacagim, Ben sadece anne olacagim."
Kizim konusmuyor, adeta beni tokatliyordu. Basim donuyor, gozum
karariyor, bu sozlerin gercekten kizima mi ait oldugunu anlamaya
calisiyordum. Evet bu sozleri bana yedi yasindaki kizim soyluyordu. "Insan simdi bayilmaz da ne zaman bayilir" diye dusundum. Sanki, birden, gozlerimin 0nunde bir sinema perdesi acildi ve aci bir film oynamaya basladi. Yozgat'in Nohutlu Tepesi'nde, o her cikisimda hic bitmeyecegini dusundugum yokusun basindaki bir turlu isitamadigim evi hatirladim.12 Eylul sonrasi, esimin (bircok insana yapildigi gibi) hic anlayamadigim bir tarzda ve sebepsizce tutuklanip cezaevine
goturulusu. Aylarca tutuklu oldugu halde mahkemenin bir turlu
baslamayisi. Yillarca suren ve benim, esimin neden tutuklandigini
beraat ettikten sonra bile anlamadigim mahkemeler. Bakamadigim icin dokuz aylik
oglumu Samsun'a, anneme birakmam. Bakici ve anaokulu masraflarini karsilayamadigim icin, iki yasindaki kizimi her gun calistigim liseye goturusum. Yavrumun ogretmenler odasinda koltuklarda uyuyusu. Uykusunun en derin yerinde calan teneffus ziliyle yavrumun firlayip koltuklara oturusu. Sonra mudurun beni cagirip, "Bak Emine Hanim, biliyorum zor durumdasin ama seni goren herkes cocugunu okula getirmeye basladi. Burasi cocuk yuvasi degil ki.
Bir daha kizini okula getirme" deyisi. O gunden sonra iki bucuk yasindaki
kizimi o koskoca, o sopsoguk evde, yalniz basina birakip, donene kadar kizimi
korumasi icin Allah'a yalvarislarim. Acikir ve susar diye etrafa
biraktigim su bardaklari ve yiyecekler. Her aksam eve dondugumde
yavrumu bir kosede battaniyenin altinda buzusmus bulusum."Yavrum, iyi misin? Korktun mu?" diye sorunca, "Korktum, agladim,agladim, yoruldum, sustum, sonra yine agladim" diyerek boynuma sarilisi. Bir film seridi gibi geciyordu gozlerimin 0nunden. Bir turlu filmin sonu gelmiyordu.Nisan sonlarina dogru bir ogle paydosunda eve gelmis ve zili calmak zorunda kalmistim.
O sabah telasla cikarken anahtari evde unutmustum. Ama cok dert etmemistim. Nasilsa kizim evdeydi. Kapiyi acardi. Ama acmadi.Acmadigi gibi sesinin butun gucuyle "Anne" diyerek agliyordu."Kizim, ben annenim, ac kapiyi" dedikce o "Hayir sen annem degilsin. Sen kurtsun. Beni yiyeceksin" diye feryat ediyordu. Ne soyledimse inandiramadim. Dinledigi bir masaldan etkilenmisti besbelli. Yavrum,minik yavrum korkuyor ve agliyordu. Yarim saat ugrasmis, ikna
edememistim.Yapacagim tek sey vardi. Bir sekilde iceri girmek. Ama nasil? Kapiyi kiracak gucum yoktu. Nohutlu Tepesi'nde cilingir ne gezerdi. Icerde
yavrum feryat figan agliyordu. Neden sonra alt kata inmeyi dusundum.
Kapiyi acan komsuma bir yandan olaylari anlatiyor, bir yandan balkona
dogru kosuyordum. Bir sandalye bulup balkona yerlestirdim ve ust kattaki evimin balkonuna ulastim. Ben, 153 santimlik ufak tefek kadin, bir sandalye yardimiyla nasil olup uc metrelik tirmanisi gerceklestirerek, ucuncu kattaki evimin balkonuna ulastim. Hala anlamis degilim. Sanki gorunmeyen bir el beni yukari cekti. Balkonun kapisi pek saglam olmadigindan, kilidi kolayca acip iceri kostum.
Kizim kapinin dibine oturmus, basini bacaklarinin arasina sikistirmis
agliyordu. Sarildim, sarildim, sarildim... Goz yaslarim 0nunkiyle karisti. Koynuma buzuldu. Sadece "Annem, annecigim, kurt beni yiyecekti" diyebiliyordu. O gun ogleden sonraki ilk dersimi kacirdim.Mudurun ikazina ragmen kizimi sinifima goturdum. 0nce mudur muavini,sonra mudur tarafindan azarlandim ama hic cevap vermedim. Sadece goz pinarlarimda iki damla yas belirdi. Ve o yaslar mudurun birden susup ozur dilemesine sebep oldu.Evet bu aci film bitecek gibi degil. Kizimin sesiyle irkildim."Ben okumayacagim. Anne olacagim diye feryat ediyordu. Feryat etmiyor sanki beni tokatliyordu. 0na iyi bir anne olamadigimi ve bundan duydugu rahatsizligi bu sozlerle haykiriyordu yuzume. Hayatimin
hicbir aninda boylesine bir aci yasamamistim. Hicbir soz yuregimi ve bellegimi boylesine hirpalamamisti.Kizimin kestane rengi saclarini oksadim. Tokadimla kizaran yanagini optum. Basini gogsume bastirdim. 0nun hafizasinda yer eden butun acilari silmek istiyordum. En dogru, en egitici sozleri bulmaliydim. Ama nasil?.. Bu allak bullak beyinle nasil?Oglece ne kadar kaldik bilemiyorum. Bir ara konusacak gucu bulabildim."Kizim, her okuyan kadin calismak zorunda degildir. Sen iyi bir anne olmak istiyorsun. Ben de iyi bir anne olmani istiyorum. Ancak,
okursan, bilgili olursan, iyi bir anne olabilirsin. Calismak zorunda
degilsin ki. Sen de evde cocuklarina bakar, 0nlara okuma yazma
ogretirsin" diye devam eden bircok cumcumle siraladim pes pese. Kizim
ikna olmus gorunuyordu. Ertesi gun okuldan geldiginde 0nu masanin
basinda Cin Ali kitabini okurken buldum. Kizim, okuyup yazmayi aylar 0nce ogrenmis fakat israrla herkesten saklamisti.Ogretmeni saskindi. "Nasil olur da bir cocuk, bir gunde bu kadar ilerleme kaydedebilir?" diye soruyordu. Bu sorunun cevabi oyle uzun ve anlasilmasi oyle guctu ki... O an susmak, en guzel cevapti cunku bu sorunun cevabini ancak ben ve Nazlihan anlayabilirdik.Simdi kizim, Gazi Universitesi'nde isletme okuyor. Anadilini cok iyi okuyup, yazdigi gibi iyi derecede Ingilizce de biliyor. En 0nemlisi bir kadinin hangi sartlarda olursa olsun calismasi ve ekononomik ozgurlugunu elde etmesi gerektigine inaniyor. En guzeli de her firsatta "Canim annem diye sarilip yanaklarimdan opuyor. Ben de 0nun,daha 0nce "o utandigim tokatla" kizart tigim yanagindan opmeye ozen gosteriyorum.
Emine Ozgenc



Kayıt tarihi : 8.05.2006 - Toplam yorum : 0


CUMHURBAŞKANIM KUM SAATİ AKIYORYeni yorum girAç/Kapa

Bedri Baykam'ın 25 Nisan 2006 Tarihli Cumhuriyet Makalesi!!!                              

     KUM SAATİ AKIYOR SN. CUMHURBAŞKANIM

                    Bedri Baykam            Sayın Cumhurbaşkanım,

            Yazdığım binlerce yazının hesabını kırk yıldır tutmadım. Ama size okumanızı istirham ederek kaleme aldığım bu açık mektup, belki de en önemli makalem olabilir.

            12 Nisan günü Harp Akademisi'nde yaptığınız uzun ve çok içerikli konuşmanın tarihi değerinin uzun uzun bir övgüsünü izninizle yapmayacağım. Çünkü bu metnin ne kadar haklı temellere dayandığı, ülkemizdeki Atatürkçüler tarafından en güzel şekilde ifade edildi.                                                     *                      *                      *

            Sn. Cumhurbaşkanım; topluma güven vererek sürdürdüğünüz görevinizde yalnız bir yıl daha süreniz var. Şu andaki görüntüye bakılırsa AKP, Cumhurbaşkanlığı seçimini bu parlamento ile yapacağını vurguluyor. Bu verilerde bir   sürpriz olmazsa, Tayyip Erdoğan veya başka bir AKP'li Çankaya'ya çıkacak. Bunun Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası ve temel değerlerine ne gibi sıkıntı getireceği, türbanın Çankaya'ya tırmanma olasılığının ne gibi kalıcı zararlar doğurabileceği Türk demokratik kamuoyunda uzunca bir süredir tartışılıyor.

            12 Nisan konuşmanızda özetle "İrtica ve bölücülük konusunda tehlike çok büyük" demenizin ötesinde, devletin çeşitli kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin laikliği korumak için toplumu bilinçlendirmek için topyekün bir savaş verdiğinden söz ediyorsunuz. Üstelik "gericiliğe karşı verilen bu savaşın halkın dinsel inançlarına karşı çıkmak gibi gösterilmesi başlı başına bir din sömürüsüdür" diye haklı bir yorum yapıyorsunuz,

            Sn. Cumhurbaşkanım, son bir yılın kum saatinin artık her an işlediği şu yoz ortamda, önemini vurguladığımız gericiliğe karşı savaşa bu hükümet destek veriyor mu? Hayır! Tam tersine, söz ettiğiniz tüm irtica yayılması, bu hükümetin seçtiği siyasetlerin kaçınılmaz bir sonucu olarak oluşmuştur. Tüm türban politikaları, kadrolaşmaları, yaşam tarzı dayatmaları ve özgür düşünce ve sanata olan düşmanca tavırları, laiklikten ödün vermenin çok ötesinde şeriatçılığı çağıran ve 0nun altyapısını hazırlayan bir bütün oluşturmaktadır.

         *                      *                      *

Sn. Cumhurbaşkanım, işte bu gerekçelerle size büyük sorumluluklar düşmektedir. Tabii ki 12 Nisan konuşmanız tarihe düşülmüş bir nottur. Ancak bu toplum sizin gibi değerli bir devlet adamından şu kritik günlerde daha fazlasını beklemektedir. İleride bu ülkenin başına herkesin pişman olacağı olaylar gelmesini istemiyorsak, şu aşamada Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik bir hukuk devleti olma vasıflarına karşı girişilen bu akıl almaz oyunlara karşı sizin "zor, oyunu bozar" atasözümüzde hatırlatılan bir şekilde, bir büyük karşı eylem planına geçmenizi, bu ulus ve 0nun demokratik kurumları sizden beklemektedir.

Şöyleki: Anayasamızın size verdiği yetkilerle 12 Nisan konuşmanızın daha ağırını yapmak üzere TBMM'yi toplantıya çağırabilirsiniz. Bunun ötesinde, aynı ivedi gündem üstünden bakanlar kurulunu başkanlığınız altında toplayabilirsiniz. Laiklikten verilen ödünler ve "tesettür kadrolaşmalarının" kabul edilemez olduğunu, devletin başı olarak bunlara müdahale etmeye mecbur olduğunuzu söylersiniz. O gün tüm hükümet kadrosuna karşı tek kişi olarak konuşsanız da, güç sizin elinizdedir. Çünkü arkanızda tüm ulus var ve siz bu devletin başısınız. Ayrıca, MGK toplantısında aynı konuları reçeteleri ile masaya yatırmak, gerici oku tersine çeviren uygulamaların derhal yürürlüğe konmasını istemek yetkileriniz dahilindedir. Sadece yalnız laiklik ilkesine değil, Cumhuriyet'in kendisine doğrudan saldırıların başladığı bir dönemde, tüm TV'lerde aynı anda tarihi bir uyarı yapabilirsiniz.

Makaleleri yazıp, yurdun her yerinde konuşmaları biz yaparız Sn. Cumhurbaşkanım. Sizden artık işleyen bu kum saati ve işaret ettiğiniz tehlikeler doğrultusunda acil bir ulusal eylem bekliyor ve size güveniyoruz.

 BU MAKALEYİ ULAŞTIRABİLECEĞİNİZ HER YERE

İLETMENİZİ ÖZELLİKLE RİCA EDİYORUZ!!!



Kayıt tarihi : 2.05.2006 - Toplam yorum : 0


BİR FARE HİKAYESİ DERS OLSUN BİZLEREYeni yorum girAç/Kapa
FARE ÖYKÜSÜ
> Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken
çiftçi
> ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını
gördü.
> Kendi kendine:
> İçinde hangi yiyecek var acaba ?"
diye
> düşündü.
> Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı
olduğunu
> anladığında
yıkılmıştı
> "Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı
var!"
> diye bağırarak telaşla bahçeye
fırladı.
> Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz
ve  bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve
gıdakladı:
> "Zavallı farecik...Bu senin sorunun benim
değil.
> Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın"
dedi.
> Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer
telaşla
> domuzun yanına koştu
ve, "Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare
kapanı
> var!" diye adeta
çırpındı.
> Domuz anlayışla karşıladı
ama,  "Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten
başka
> yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin
ol"  dedi.
> Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve
> "Evde bir fare kapanı var, evde bir fare
kapanı  var!" dedi.
> İnek ;
> Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama
beni
> ilgilendirmiyor."
dedi.  Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve
döndü.
> Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına
karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.
> O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı.
Minik
> farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri
kapanacaktı ki birden bir
> ses duyuldu.Gecenin sessizliğini bölen gürültü,
fare kapanınından 
> geliyordu.
> Çiftçinin karısı, ne
yakalandığını
> görmek için
> yatağından fırladı ve mutfağa
koştu.
> Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın
kuyruğunun
> kısıldığını fark
edememişti.
> Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve
aniden
> çiftçinin karısını
ısırdı.
> Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü.
Doktor,
> zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve
getirdi, yatırdı. Karısının
> ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız
ateş ve ter içinde
> kıvranıp duruyordu.
> Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli
olduğunu
> herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye
koştu.
> Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz
kendine
> geldi. Karısının hastalığını duyan komşular
ziyarete geldiler.
> 0nlara ikram etmek için çiftçi
domuzunu
> kesti. 
> Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan,
belli
> ki  çok
zehirliydi.
> Birkaç gün
> sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve
öldü.
> Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli
et  sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya
yolladı.
> Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile
duvardaki
> deliğinden izledi.
> Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir
tehlike
> ile karşı karşıya ise hepimizin aynı tehlikede
olabileceğini
> hatırlayalım.
> Hepimiz yaşam denilen bu yolculukta
yer  alıyoruz.
> Diğerimiz için bir gözümüzü açık tutmalı ve
diğerlerini
> cesaretlendirmek için çaba
harcamalıyız.



Kayıt tarihi : 29.04.2006 - Toplam yorum : 1

çok manidar çok ders alınması gerekli bir hikaye paylaştığın için saol...

 

BEN TEŞEKKÜR EDERİM OKUYUP YORUMLADIĞINIZ İÇİN


Kayıt tarihi : 29.04.2006 17:15:00 - Yorum sahibi: emelatam


KADINLAR NASIL MEMNUN EDİLİRYeni yorum girAç/Kapa
Kadınların gidip
kendilerine erkek (koca)
secebilecekleri bir erkek
dukkanı (magazası)
acılmıstır. Magaza 5 katlıdır ve her kat cıkıldıkca,
erkeklerin nitelikleride yukselmektedir. 
Magazada sadece tek bir
kural gecerlidir: herhangi bir katın
kapısından iceri giren
kadın, o kattan alıs-veris etmek zorundadır
ve eger bir ust kata cıkmak
isterse, tekrar asagı
katlara inemez.Bir gun bir grup kız
arkadas, kendilerine
erkek secmek icin magazaya gider.
Ve.... 1. KAT'ın kapısında
sunlar yazılıdır: "Bu
kattaki erkeklerin
calısacak bir isleri var ve
cocukları da severler". Kızlar
yazılanları okur ve soyle derler: "Eh, hic yoktan
iyidir ama bir de
ust kata bakalım".
2. KAT'ın kapısında
yazılanlar: "Buradaki
erkeklerin iyi bir isleri
var,cocukları severler ve
son derece yakısıklıdırlar." Kızlar:
"Hmmm, hic fena degil
ama acaba bir ust katta ne var ?"
3. KAT : "Buradaki
erkeklerin cok iyi birer isleri var, cocukları
severler, son derece yakısıklıdırlar ve ev
islerine de yardım ederler". Kızlar: "Aman
Tanrım, cok etkileyici ama
yukarıda baska katlar da var."
4. KAT : "Buradaki erkeklerin isleri cok
iyi, cocukları cok severler, gayet yakısıklı olup,
ev islerine yardım ederler ve ayrıca son
derece romantiktirler". Kızlar
cıglık atmaya baslarlar: "Inanılmaz, bir ust
katta bizi neyin bekledigini
bir dusunun!" Ve bir kat daha cıkarlar...
5. KAT'ın kapısında
sunlar yazmaktadır: "Bu kat bostur ve sadece,
kadınları memnun etmenin mumkun olmadıgını
kanıtlamak icin konmustur.
Cıkıs soldadır; umarız
inerken merdivenlerden yuvarlanırsınız



Kayıt tarihi : 19.04.2006 - Toplam yorum : 2

insanları memnun etmek gerçekten zordur. her iki cins içinde

 

***KATILIYORUM FİKRİNİZE.YORUMUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER


Kayıt tarihi : 19.04.2006 21:17:00 - Yorum sahibi: hs69
hhahhahahahahhaha yaaaa nerdeymiş bu mağaza....
Kayıt tarihi : 29.04.2006 17:16:00 - Yorum sahibi: emelatam


BUDA BİZİM PHOTOSHOP BAYRAĞIMIZYeni yorum girAç/Kapa
  NASIL OLDUMU

Kayıt tarihi : 10.04.2006 - Toplam yorum : 0


NİYE EKŞİ LİMON HEP BANA DÜŞER DEMEYeni yorum girAç/Kapa
HARİKA
Çin'de bir Adam, her gün boynuna dayadığı
kalın sopanın iki ucuna asili testilerle
dereden su taşırmış evine..
Bu testilerden birinin yan kısmında çatlak
varmış... Diğeri ise hiç kusursuz
ve çatlaksızmış ve her seferinde bu kusursuz
testi adamın doldurduğu suyun
tümünü taşır, ulaştırırmış eve.. Ama her zaman
boynunda taşıdığı
testilerden çatlak olanı eve yari dolu olarak
varırmış. İki sene her gün
bu şekilde geçmiş. Adam her iki testiyi
suyla doldurmuş AMA evine vardığında sadece
1,5 testi su kalırmış... Tabiki kusursuz,
çatlaksız testi vazifesini
mükemmel yaptığı için çok gururlanıyormuş...
Fakat zavallı çatlağı olan
kusurlu testi, çok utanıyormuş. Doldurulan
suyun sadece yarısını
eve ulaştırabildiği için de çok üzülüyormuş. İki
yılın sonunda bir
gün,görevini yapamadığını düşünen çatlak testi,
ırmak kenarında adama şöyle demiş: "Kendimden utanıyorum. şu yanımdaki çatlak nedeniyle, sular
eve gidene kadar akıp gidiyor.." 
Adam gülümseyerek dönmüş testiye;
Göremedin MI? Yolun senin tarafında olan
kısmı çiçeklerle dolu.
Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok.
Çünkü ben başından beri senin 
hergün O yolda ben su taşırken, sen 0nları
suladın.. 2 senedir O güzel
çiçekleri toplayıp, masamı süslüyorum. Sen
kusursuz olsaydın, O çatlağın 
olmasaydı, evime böyle güzellik ve zarafet
veremeyecektim diye cevap vermiş..
Her birimizin kendine has kusurları vardır. Hepimiz
birer çatlak testiyiz.. Fakat sahip olduğumuz bu kusurlar
ve çatlaklardır hayatlarımızı
ilginç yapan, mükafatlandıran, renklendiren..
Etrafınızdaki her kişiyi,
oldukları gibi kabullenin.. Dışlarındaki
kusurları değil, içlerindeki
güzellikleri görün...
Yıllar önce Dale Carnegie demişti
ki:Herkese portakal gelirken,
niye bana ekşi limon geldi diyeceğinize,
limonunuzla limonata yaparak 
herkesten farklılığı yaşayın...


Kayıt tarihi : 2.04.2006 - Toplam yorum : 1

çok güzel ve ders alınacak hikaye fakat günümüzde malesef ki dış görünüm üzerinden değerlendirme yapıyor genellikle insanlar.adına aşk konmuş saçma ilişkşler bile dış görünüm üzerinden değerlendiriliyor.yanlış anlamayın aşkı bilirim ve günümüzde de çok az olduğu kanaatindeyim.özellikle ilişkilerde bu değerlendirmeler yapıldığı için bu yorumu yaptım tabiki bu benim görüşüm sevgiler saygılar

KATILIRUM AŞK ARTIK DIŞ GÖRÜNÜŞTE KALMIŞ TEŞEKKÜRLER YORUMUNUZA


Kayıt tarihi : 2.04.2006 14:49:00 - Yorum sahibi: hs69


ATAM İŞTE DAHA NE OLSUNYeni yorum girAç/Kapa
Izmir kurtarilmistir....
Cok tatli bir yorgunluk ile Ankara'ya hareket ederler.
Trene binip kompartimana cekilirler. Yaveri ertesi
sabah kompartimanin kapisini calar..  Acar, yorgun ve bitkin...  Kravatini yikamaktadir Ataturk.
Yaveri: "Pasam bu ne hal hic uyumadiniz herhalde
niye boylesiniz" der.
"Yaaa çocuk, kompartimanima yastikla battaniye
koymayi
unutmussunuz.  Kolumu yastik yaptim agridi setremi yastik yaptim usudum
bende uyumadim  kalktim" der.
Yaveri: "Aman pasam! Birimize haber vereydiniz hemen
size bir
yastikla  battaniye getirirdik" der.
( Ve bir ulke kurtarmaktan donen komutan soyluyor bunlari ... )
Ata'm der ki : "Gec farkettim. Hem hepiniz en az
benim
kadar
yorgundunuz.
Hicbirinize kiyamadim. 0nemli olan benim degil milletimin  rahat  uyumasi..."
BUNU HIC DURMADAN HERKESE GONDERIN, GONDERIN KI
BELKI BIRILERININ YUZLERI BIRAZ KIZARIR....


Kayıt tarihi : 2.04.2006 - Toplam yorum : 0


tercih ve vazgeçis Yeni yorum girAç/Kapa

tercih ve vazgeçis


>
>   Her tercih başka bir şeyden bir vazgeçişmiş
>   Enstruman seçmek için bir karar almam gerekiyordu.
>   Ya keman çalacaktım ya piyano; ya flüt
>   çalacaktım ya da akordeon...
>   Olmadı, hepsini istedim, hiçbirinden vazgeçemedim.
>   Yıllar geçtikten sonra her enstrumanı iyi çalabiliyorum; ama
>   hiçbirinde virtüöz değilim.
>   Bir enstrümanla isim yapamadım. Ne kemanla tanınan bir
>   eserim var, ne de piyanoyla..
>   Bütün enstrumanları iyi çalıyorum, ama kimse tanımıyor beni.
>   Başarılı olmak için her şey değil, bir şey lazımmış.
>   Başarı bir verişmiş; bir şeyi alabilmek için birşeyi vermek,
>   diğerlerinden vazgeçmek gerekiyormuş.
>   Keşke kemanı seçseydim ve diğerlerinden vazgeçseydim.
>   Karıma da hayatı zindan ettim, sevgililerime de...
>   Hiçbirinden vazgeçmedim.
>   Yani... Evlilik sadece birisi için karar almak ya,
>   diğerlerinden vazgeçmek...
>   işte evlenirken ben bunu anlamadan
>   evlenmişim. Evlendikten sonra başka
>   kadınların da olduğu bir hayatı yaşamaya devam
>   ettim.
>   İçlerinden bazılarını daha çok sevdim;
>   ama ne 0nlardan birinde, ne de
>   karımda karar kılabildim.
>   Yıllar sonra şimdi yapayalnızım...
>   Ne karım kaldı, ne de diğerleri...
>   Keşke birini gerçekten seçebilseymişim,
>   ama, yapamadım.
>   Tıpkı enstruman seçimi gibi hepsini
>   istedim ve sonuçta elim boş kaldı.
>   Almak için bırakmak gerekiyormuş.
>   Dolu dolu boş yaşamak.
>   Hayatım boyunca yapacak çok işim oldu;
>   hepsini yapmayı istedim.
>   Hangisinde 'en iyi' yim? şimdi bakıyorum, kazananlar,
>   başarılı olanlar hep bir tek şey yapmışlar.
>   En iyi olmak için önce seçmek ve diğerlerini bırakmak gerekiyor.
>   İşte de böyle, özel yaşamda da...
>   Bu seçimi yapmamız gerekiyor; çünkü mutlaka bazıları daha uygun...
>   Bir ara ekonomik sıkıntıya düştüm. Tasarruf gerek.
>   Başladım her şeyden %10 kesmeye, ne
>   anlamsız bir uğraşmış bu. %10 daha
>   az peynir yemek, çay içmek.
>   Bu tasarruf çok acı verdi bana, her an
>   hissettim. Her şeyden %10 kesmek
>   tabiatıma uygundu tabii.
>   Çok sonradan anladım; sadece taksiyle dolaşmayı bıraksam
>   yetermiş!
>   Her kalemden %10 değil, etkili kalemi
>   bulmak gerekiyormuş.
>   Yani, orada da seçim yapmak gerekiyormuş...
>   'Her seçim bir kaybediştir'
>   Her tercih bir vazgeçiştir çünkü...
>   Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir
>   miskinlik fırsatından vazgeçmiş olursunuz.
>   Kalkar kalkmaz hayat bin seçeneği dayar
>   burnunuzun ucuna...
>   'Ne giysem' telaşından, öğle yemeğinde
>   'Ne alırdınız?' diye başucunuzda biten garsona,
>   hangi kanaldaki filmi izlesem'
>   kararsızlığından 'bize oy verin' diye
>   bağırışan partilere kadar her şey, herkes,
>   her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar.
>   Yastığınıza teslim olmuşsanız, belki dışarda
>   ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz.
>   Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün
>   yaşamınızı ışıldatabilecekken
>   ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir
>   tanışıklığı tepersiniz.
>   Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız İzmir köfteden
>   daha lezzetlidir.
>   Ya da öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur.
>   Ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez.
>   Geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli
>   bir elbiseyle yeniden yaşama şansınız yoktur.
>   Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden daha
>   değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır.
>   Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir.
>   Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, bazen şöhret sahnesinin
>parıltılı
>   neonları da olsa, çoğu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz.
>   Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir
>   ev ya da sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız
>   bir saray sizin borsada kolay feda
>   edilebilir değerlerdendir.
>   Hayata bir başka gözle bakmayı
>   öğrendiyseniz, bu seçimde kazandıklarını
>   sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz.
>   Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada
>   bazen kaybetmek en doğru seçimdir.
>   Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.



Kayıt tarihi : 30.03.2006 - Toplam yorum : 2

çok doğru tespitler ama bir şeylerden vazgeçerken de geriye dönüp baktığığımızda keşke dememek için kalbimizin sesinide dinlemeliyiz.

 

***bu konuda Duygu ASENA nın bir lafı vardı 0nu hatırlattınız bana :  en büyük pişmanlık pişman olmamak için yapmadıklarımızdır...teşekkür ederim yorum için


Kayıt tarihi : 30.03.2006 20:52:00 - Yorum sahibi: hs69
evet çok doğru her tercih bir vazgeçişi getirir..umarım allah vazgeçtiklerimizden dolayı pişman kılmasın bizi...
Kayıt tarihi : 29.04.2006 17:20:00 - Yorum sahibi: emelatam


HERKESTEN ÖZÜRYeni yorum girAç/Kapa
bu sıralar yazılılarla boğuştuğum için siteye pek bakamadım bana cevap ve yorum yazan arkadaşlara cevap veremediğim için ve kimsenin yazdıklarına herhangi bir yorum yazamadığım için özürlerimi sunarım. iyi günler diliyorum

Kayıt tarihi : 30.03.2006 - Toplam yorum : 0


hepiniz bilirsiniz de ben hatırlatayım dedim TAYYİP AMCAYIYeni yorum girAç/Kapa
Gecmisten bir olay: Bir cinayet vakasi : Ünlü zatin oglu
> > >>>kirmizi isikta durmadan geçiyor, pesine takilan ekipten
> > >>>kurtulmak için hizlanirken ilerde ünlü bir sanatçiya
> > >>>çarpiyor...
> > >>>
> > >>>
> > >>>Agir yarali olarak hastaneye kaldirilan sanatçi 6 gün
> > >>>sonra ölüyor. Karakola götürülen delikanliya polislerin
> > >>>ehliyet sormamasi sanatçinin esinin dikkatini çekiyor.
> > >>>
> > >>>
> > >>>Polislere hatirlattiginda: Siz ukalalik etmeyin biz ne
> > >>>yapacagimizi biliriz, gibi bir cevap aliyor.
> > >>>
> > >>>Kazadan sonra belediye arazözleri kazanin olduugu mahalle
> > >>>gelip caddeyi bastan asagi yikiyor ve 35 metrelik fren izini
> > >>>tamamen siliyorlar.
> > >>>
> > >>>
> > >>>Delikanliya kazadan sonra, üç ay önce verilmis gibi ehliyet
> > >>>düzenleniyor.
> > >>>
> > >>>
> > >>>Sanatçinin kocasi hakime çocugun ehliyeti olmadigini,
> > >>>düzmece ehliyet verildigini söylediginde
> > >>>
> > >>>
> > >>>adam:
> > >>>Ne siz koskoca belediye baskanini sahtecilikle mi
> > >>>suçluyorsunuz, diye azar isitiyor... Olayi gören taniklarin
> > >>>hepsi tehdit edilip korkutuluyor. Sanatçinin kocasi aile
> > >>>meclisini topluyor.
> > >>>
> > >>>
> > >>>Bakiyorlar ki polis, adalet, belediye hep birlikte olmus
> > >>>üzerlerine geliyor. Mecburen olayin pesini birakiyorlar.
> > >>>Sonuçta mahkeme trafik canavari genci 3 ay hapse mahkum
> > >>>ediyor... O da 1998' in fiyatiyla 540 bin lira cezaya
> > >>>
> > >>>
> > >>>çevriliyor. Sen sag, ben selamet; güzide sanatçi Sevim
> > >>>Tanürek gitti gider. Bu ol ayi Sevim Tanürek'in esi, Emin
> > >>>Çölasan'a yukaridaki satirlarla anlatmis
> > >>>
> > >>>
> > >>>Sözü geçen katil delikanli Istanbul'un o zamanki belediye
> > >>>baskani Recep Tayyip Erdogan'in oglu...
> > >>>!

Kayıt tarihi : 26.03.2006 - Toplam yorum : 3

Vayy be!.. Bunu bilmiyordum sevgili aressera.. Sayende öğrenmiş oldum. Sağol!..

 

***SİZ SAĞOLUN OKUYUP DEĞERLENDİRDİĞİNİZ İÇİN. AYRICA GEÇ CEVAP VEREBİLDİĞİM İÇİN DE ÖZÜR.TAKDİR EDERSİNİZ Kİ YAZILI HAFTASI:)))))


Kayıt tarihi : 26.03.2006 21:00:00 - Yorum sahibi: acemibilge

daha bilmediğimiz neler vardır kimbilir, hani gerçekten pes yani, bu kadar da olur mu dedirtiyor resmen...... teşekkürler aressera...

 

***BURASI TÜRKİYE ARTIK HERŞEY NORMAL GELMEYE BAŞLADI İNSANLARA:)))

SİZDEN GEÇ CEVAP VERDİĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM


Kayıt tarihi : 26.03.2006 23:22:00 - Yorum sahibi: cemse001
valla bende bilmiyordum pes diyorum pes yaniiii
Kayıt tarihi : 29.04.2006 17:21:00 - Yorum sahibi: emelatam


çocuklarımızın aşk anlayışları:)))))Yeni yorum girAç/Kapa
Bıdıklardan aşk tanımları

En büyüğü 10 yaşında olan bir grup akıllı bıdığa "Sence aşk nedir?" diyesormuşlar.
Alınan cevaplar, internette hızla dolaşıyor.
Cevaplara bakınca anlıyoruz ki, gerçekten çağ atlıyoruz.
Çocukluğumuzda bize "Aşk nedir?" diye sorsalar ne cevap verirdik? Aramızdan cevap verebilen çıkar mıydı?
Evet,belki kendi aramızda "Aşk bir sudur iç iç kudur" türünden bir tekerleme yuvarlayıp işin içinden çıkardık ama aşağıdaki türden yargılara ulaşacak verimiz olmadığı gibi, dile getirmeyede utanırdık galiba!
Bu arada unutmadan cevapların yanındaki yorumlar dae-posta dünyayı dolaşırken, isimsiz kahramanlarca eklenmiş...
İşte miniklerimizin cevaplar:



- Aşk, sevgilimizle aramızda bi sürü Kötü şey meydana gelmeden önce hissettiğimiz şeydir.

- Benim anneannem sırtından hasta olmuştu ve eğilemediği için ayak tırnaklarına oje süremiyordu, dedeminde parmakları hasta olmasına rağmen anneannemin ayak tırnaklarına hep oje sürüyordu. Bence aşk budur.
(Evet yaaa. evet yaaa)

- Sizin adınız size aşık olan birinin ağzından daha değişik çıkar, o size adınızı söylediği zaman "benim ne güzel adım var" diye düşünürsünüz...
(Hakikaten! Hiç böyle düşünmemiştim.)
- Aşk birlikte yemeğe gittiğimiz zaman sevgilimizin kendi kızarmış
patateslerini bizim tabağımıza koyması ve bizim tabağımızdan hiçbir şey almamasıdır.
(İşte bu en güzeliydi)

- Aşk, biri sizi ne kadar kırmış olsa da sırf o üzülür diye 0na kötü bişey söylememektir.
(Canımm yaa evet öööle, ama...)

- Aşk çok yorgun olduğumuzda bizi gülümseten bişeydir.
(Daha nasıl anlatılabilir ki?)

- Aşk, annemiz babamıza kahve yaptığı zaman 0na götürüp vermeden önce kendisinin bir yudum içmesi ve tadının çok güzel olduğunu kontrol etmesidir.
(Bi de illa ki de paylaşmaktır)

-Aşk her zaman öpüşmektir... Öpüşmekten yorulduğunuz zaman bile hâlâ birlikte olmak ve çok konuşmak istersiniz. Benim annemle babam da böyleler.
(Allaaam allaaam )

- Aşk, sevgilimiz bişey söylüyorsa yılbaşı hediyelerini açmayı bile
bırakıp 0nu dinlemektir.
(Şimdi ağlicam ama, bu da ikinci en güzel tarif)

- 'Senden nefret ediyorum' dediğimizbirine ilerde aşık oluruz.
(Hadiseyi çabuk kavramış :-))

- Aşk sarılmaktır... Aşk öpüşmektir...
(Bu da çabuk çözmüş :-)))

- Aşk sevgilimizin her şeyini bildikten sonra bile 0nunla çok iyi arkadaş olabilmektir.
(Cidden ağlicam.)

- Aşk kocamız çok terliyken ve kötü kokuyorken bile 0na "Sen Bruce Willis'ten daha yakışıklısın" demektir.
(Kesinlikleeeeeee)

- Aşk, köpeğinizi bütün gün evde yalnız bıraksanız bile eve döndüğünüzde size koşup bütün suratınızı yalamasıdır.
(Yaa off hayır bu çok acımasızca ama:-)))

- Aşk, Sevgililer Günü kartlarının üzerinde yazan şeyleri sevgilimize
soylemek ama başkalarına söylerken yakalanmamaktır.
(eheheheheh seni gidi seni)

- Birine aşıksanız, kirpikleriniz hareket ettikçe gözlerinizin içinden
yıldızlar çıkar.
(Süper tespit)


[buda Yasemince; - Eğer aşık değilseniz "seni seviyorum"demeyin, ama gerçekten aşıksanız hep "seni seviyorum"diyin, hem aşıksanız hem de"seni seviyorum" demiyorsanız çok iğrenç , en kötüsüde hissetmeden " seni seviyorum " demek....



Kayıt tarihi : 22.03.2006 - Toplam yorum : 2

Geçenlerde radyoda dinledim. Canlı yayına katılan 9 yaşında bir kız çocuğu; sevgilisi olduğunu, ertesi gün buluşacaklarını, çok heyecanlı olduğunu söylüyordu. Hem güldüm hem korktum açıkçası... Ben mi geriyim 0nlar mı çok ileri karar veremedim.

 

***Valla biz okulda nelerine tanık oluyoruz.Allah çocuklarımıza akıl versin.ben gelecekten ve çocuklarımı bu toplumda kötülüklerden arınmış bir şekilde yetiştirememekten çok korkuyorum


Kayıt tarihi : 22.03.2006 19:12:00 - Yorum sahibi: küpşeker

 

 hocam bu bıdıklar bilgin olmuş yaa..:)  helal olsun hepside ne kadar anlamlı ve güzel söylemişler..

 

İYİDE BUNLAR BU YAŞTA BUNLARI DÜŞÜNÜYORLARSA 15 LERİNE GELİNCE NELER YAPARLAR SİZ DÜŞÜNÜN VALLA 


Kayıt tarihi : 22.03.2006 20:24:00 - Yorum sahibi: kenanu


ATAM SEN ÇOK YAŞA(OKUYUN DA GÖRÜN ATAM'IN YÜREĞİNİYeni yorum girAç/Kapa
>> "ANANI DA AL GIT !" diyebilme cesaret (!) ve yuzsuzlugunu gosteren, 
      >> kendisini de bir ananin dogurdugunu unutanlar utanin diyecegim AMA siz de 
      > O 
      >> Gen yok ki.....
      >> Gazi Çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rasladık. 
      >> Atatürk attan inerek bu ihiyar kadının yanına sokuldu. 
      >> - Merhaba nine 
      >> Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle; 
      >> - Merhaba dedi
      >> - Nereden gelip nereye gidiyorsun? Kadın şöyle bir duralayıp, 
      >> - Neden sordun ki, dedi. Buraların sabısı mısın? Yoksa bekçisi MI? 
      >> Paşa gülümsedi. 
      >> - Ne sahibiyim NE de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin 
      > malıdır. 
      >> Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye 
      >> gittiğini söyleyecek misin? Kadın başını salladı. 
      >> - Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, 
      >> atın geç yetişdiği kavruk köylerinden birindeyim. Bizim mıhtar bana bilet 
      >> aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim. 
      >> - Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni? 
      >> - Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım DA.... Benim iki oğlum 
      >> gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez 
      >> görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. 
      >> Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, O DA bana bilet alıverip saldı 
      >> Angaraya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan 
      >> belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey. 
      >> - Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadını birden yüzü 
      >> sertleşti;
      >> - Tövbe de bey, tövbe de! Daha NE isteyebilirim ki... O bizim vatanımızı 
      >> gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını 
      > 0nlara 
      >> çiğnetmedi daha NE isteyebilirim 0ndan? 0nun sayesinde şimdi istediğimiz 
      >> gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan 0nun sayesinde 
      >> kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, 0na sağol paşam! Demek 
      >> için düştüm. 0nu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir 
      >> adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri 
      >> deyiver. Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her 
      > halinden 
      >> belliydi.
      >> Bana dönerek, 
      >> - Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim 
      >> vefalı Türk anamdır bu. Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım 
      >> dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni 
      >> buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor. 
      >> Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere 
      >> fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. 
      >> Ikisi de ağlıyordu. Iki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, 
      >> Ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki 0n defa 
      >> öptü atanın ellerini. Ata DA 0nun ellerini öptü. Sonra heybesinden 
      >> küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. 
      >> Bunu Atatürk'e uzattı;
      >> - Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana 
      >> hediye 
      >> getirdim. Seversen gene yapıp getiririm. 
      >> Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra 
      >> birlikte köşke kadar gittik. Oradakilere şu emri Verdi; "Bu anamızı alın 
      >> burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç 
      >> inek verin benim armağanım olsun." 
      >> Alıntıdır. 
      >> ORTADA DOLAŞAN SAÇMASAPAN MAILLERI 10 KIŞIYE YOLLAMAK YERINE BU TÜR 
      > MAILLERI 
      >> HERKESE YOLLARSAK BELKI ATAMIZIN DEĞERI DAHA ÇOK ANLAŞILIR BELKI BAZILARI 
      >> VATANDAŞLA NASIL KONUŞULACAĞINI DAHA IYI ANLAR..


Kayıt tarihi : 18.03.2006 - Toplam yorum : 4

ATA'yı


Kayıt tarihi : 18.03.2006 17:57:00 - Yorum sahibi: küpşeker

ATA'yı örnek almaları gereken o kadar çok şey var ki... Ama önce kafalarını değiştirmeleri gerek. 0nun yaptıklarının bir tanesini bile yapabilselerdi(!) nasıl dolanırlardı ortalıklarda düşünemiyorum bile. Eline sağlık.

 

yorumunuz için teşekkür ederim.şu ülkeye bir Atatürk daha gelse dünyaya bakın nasıl kafa tutar ama dediğiniz gibi nerdeeeeeeee


Kayıt tarihi : 18.03.2006 18:01:00 - Yorum sahibi: küpşeker

 

Bu anektodu daha önce defalarca okumuş olmama rağmen yine de zevkle bir daha okudum.  Eline ve yüreğine sağlık sevgili aressera!..


Kayıt tarihi : 18.03.2006 20:01:00 - Yorum sahibi: acemibilge

 

"ANEKDOTU" YERİNE "ANEKTODU" YAZMIŞIM..:)  KLAVYE HATASI..  AFFEDİNİZ..:)

 

estağfurullah.döveriz klavyeyi olur biter:)))))

bu arada yazıyı okuyup yorumladığınız için ben teşekkür ederim.Atatürk'ün hakkını nasıl öder bu millet bilmiyorum ama başımızdakilerin yaptığı gibi karış karış vatanı satmakla ödenmeyeceğini bilecek kadar büyüdüğümü düşünüyorum:)))


Kayıt tarihi : 18.03.2006 20:09:00 - Yorum sahibi: acemibilge


YURDUMUN İNSANINA BAKINYeni yorum girAç/Kapa

ÜSTÜN DÖKMENIN ÇOK GÜZEL
>BIR YORUMU :
>çocuğumuz düşüp kafasını
>masaya çarpınca biz
>hemen masayi
>döveriz, eh masa
>ehhhh sen niye orada
>duruyorsun! diye,
>
>Çocuk masa orada
>durmasa kafasini carpmayacağını
>sanır ve büyüdükçe
>yaptiği her hatayi yükleyecek birini veya bir seyi
>mutlaka bulur." Malum...
>
>Kızının mezuniyetini izlemek için
>Balıkesir'den
>Erzurum'a gelen Başörtülü anne, tören salonuna alınmamıştı.
>Vicdanı olan
>herkesin
>yüreğini Cız eden bu olayın
>sorumlusu kimmiş?
>Kapıcı..
>Şimdi oldu işte...Kara Kuvvetleri
>Komutanı "Rektör
>iyi çocuktur, Yapmaz öyle şey" falan demeye getirmişti.
>YÖK Başkanı da, "Rektörün haberi
>yokmuş" dedi,
>çıktı işin
>
>
>işinden...Kimmiş suçlusu?
>Kapıcı.Mesela, bizim Balkan harbinden
>kalma, dandik
>vagonlara 160 Kilometre hız yaptırdılar.
>Ilk virajda sizlere ömür...Kimin
>üstüne kaldı?
>Makinist'in.
>
>Mersin'de bayrağımız yakıldı,
>yırtıldı.Askere taş attılar, panzere
>molotof...Memleket ayağa kalktı.
>Kimin yüzündenmiş?.........Iki
>veled...
>
>Gelene geçene ayran tost falan
>satan, kendi halinde
>sakin bir kasabaydı,
>Susurluk...
>Içişleri Bakanlığı, MIT, Jitem,
>generaller, özel
>tim polisleri,
>kumarhaneciler, bakanlar,
>milletvekilleri,
>işadamları...
>Bin kişi falan yargılandı.Her şey
>kimin başının
>altından çıkmış? Yeşil'in.
>Deprem oldu...
>7 vilayette 50 bin kişi öldü.
>Binlerce bina
>yıkıldı, 0n binleri
>
>ağır hasarlı. Hepsinin sorumlusu
>olarak kimi
>kulağından tutup hapse tıktık?
>Veli Göçer'i.
>
>Edirne'de bebeler şakır şakır öldü...Hiç
>utanmadan
>bisküvi Kolilerine koyup, gömdüler. "Araştırdık, ihmal yok"
>dediler.
>Peki neden öldü bu yavrular?
>Klima'dan...
>Dikkat isterim, klimacı bile
>değil, klima.
>Rakıdan öldük. O gün ile bu gün
>arasında ne
>değişti?...... Kapağın rengi...
>
>Sanal "sorumlumuz" bile var...
>
>Yollarda her gün 20 insanımız
>heba oluyor.
>Trafik Canavarı'ndan...
>Dolar patlarsa?
>Enflasyon Canavarı'ndan...
>
>Hatta "sorumlu olmayan
>sorumlumuz" da var...
>Milli takım oynayıp yeniliyor.
>
>Suçlusu kim?
>Takıma alınmayan Hakan...
>
>Domatesleri Ruslara
>kakalayamıyoruz...
>Sinekten...
>
>Deli dana geliyor.
>inekten...
>Millet hormonlu diye tavuk
>yemiyor.
>Erman Toroğlu'ndan.
>Evleri su basıyor.
>Yağmurdan.
>
>Ormanlar yanıyor.
>Sigaradan.
>
>Gemi batıyor.
>Dalgadan.
>
>Iyi de kardeşim, uçak neden düşüyor?
>Rahmetli pilottan...
>
>Peki bu şartlarda hayatta kalmayı
>nasıl başarıyoruz?
>
>
>Allah'tan..



Kayıt tarihi : 18.03.2006 - Toplam yorum : 3

 

MÜKEMMEL!!!  Bizimle paylaştığın için teşekkürler sevgili aressera..:)

bencede mükemmel.yorumunuz için ben teşekkür ediyorum


Kayıt tarihi : 18.03.2006 19:55:00 - Yorum sahibi: acemibilge

Üstün Dökmen'in "Küçük şeyler" ini sürekli olarak hayretler içerisinde izliyorum. Mükemmel bir insan. Yine zevkle okudum. Teşekkür ederim paylaşımınız için.

bende geçen sene küçük şeyler adlı kitabını okumuştuım.gerçekten harika.adam Cem Yılmaz gibi bizim gördüğümüz fakat algılayamadığımız şeyleri çok güzel bulup çıkarıyor.onun ellerine sağlık sizin de yüreğinize ve klavyenize:))))))


Kayıt tarihi : 19.03.2006 00:50:00 - Yorum sahibi: kupavalesi

bu adamı sewıyorum ben ya:)hem de cok:)

***katılıyorum ben de çok seviyorum:)))))))))))


Kayıt tarihi : 22.03.2006 22:37:00 - Yorum sahibi: mona_lisa


Sayfa : <<  < 1 2 3 4  >   >>

Günlük yazmak için üye girişi yapmalısınız, üye girişi yapmak için buraya tıklayın.




Günlük nedir? | Günlüklerim | Yeni kayıt | Günlük ara

100% Güvenli Bölge
İş ortaklığı | Web Master | Hakkımızda | Sık Sorulanlar | Bize Ulaşın
birmilyon.com bilgi merkezli bir sitedir, bilginin paylaşılması ve çoğaltılması ilkesine dayanarak,
birmilyon.com da yer alan hertürlü soru ve bilgi yarışması tamamen paylaşıma açıktır.
Seçkin üyelik | Bilgi yarışmaları | Kelime ve Zeka Yarışmaları | Günlük | Foto kulüp | Bir sorum var | Serbest kürsü
Normal üyelik | Bilgi yarışması | Çocuk yarışması | Soru gönder | Bir işlem | Bir kelime | Timsah avı
Kullanım Şartları | Güvenlik ve Gizlilik | birmilyon.com V8 turbo

Bilgi Yarışması

0,109375